Soma

Kelimelere sığmayıp Türkiye’deki insan yaşamının değersizliğinin ve ihmallerin ne boyuta ulaşabildiğini bir kez daha gördüğümüz bir maden faciası yaşadık. Olayın üzerinden geçen beş günün ardından arama kurtarma çalışmalarının durduğu ve Türkiye tarihinde yaşanan en büyük maden kazasında resmi olarak yaşamını yitiren madenci sayısının 301 olduğu açıklandı.

İlk bakışta ulaşılabilecek “resmi” kavramlar bunlar. Resmi sözcüğü çoğu ülkede kulaktan kulağa dolaşan bilgilerin doğrulandığı ve nihai gerçeklere ulaşılabilecek bir sözcük olarak kullanılsa da, durum ülkemizde malesef aynı yönde işlemiyor.

Türkiye’de son yıllarda Soma ve daha birçok felakette kullanılan resmi açıklamalar üzerinde gerçeklerin örtbas edildiği, çarpıtıldığı ve etkilerinin azaltılmış halleriymiş gibi yansıdığı bir algı var. Karşılıklı güven esasının hayati önem taşıdığı bu açıklamalara olan halkın güvensizliği tek gecede oluşacak bir yok oluş değil elbet. Günden güne azalan güven ortamının oluşmamasında kuşkusuz “resmi” makamların halkın acısını paylaşacağı, sorulara cevap verip başta kendi olmak üzere facianın sorumlularına odaklanacağı yerde, yine kendisini görevlendiren insanların üzerine fiziksel olarak dahi yürümekten çekinmemesinin payı çok yüksek. Üstelik bu sadece en son örnek. Aynı zorbalığı her kademede, her fırsatta tekrarlayınca insanların resmi açıklamalara gülüp geçmesi ve bilgilere ulaşmak için kendi kaynaklarını kullanması kaçınılmaz oluyor.

Taa 1800’lerin teknolojisindeki maden kazalarından dem vurup yaşanan kayıpları meşru gösterme çalışmaları bir kenarda dursun, yakın geçmişte Almanya’da 50, İtalya’da 35 ve Fransa’da son 20 yıldır maden kazalarında ölen insan yok. İş güvenliği konusunda işletmeyi anında kapatabilecek yetkiye sahip müfettişler yerine patronların önünde eğilen ve kağıt üzerinde çalışan yetkisiz, sadece tavsiye verebilen müfettişlerle de zaten bu kazasız yıllara ulaşamayız.

Ülkece çok unutkan bir milletiz ve yaşadıklarımızdan ders çıkartamıyoruz. Resmi olarak yaşadığımız 300 küsür (gerçekte kim bilir kaç) kayıp bile gelecekteki madencilerin hayatını güvence altına alacak yeterli önlemlerle geri dönmeyecek ki, proaktif önlemlerin alınmadığı her kayıp, zaten bitmiş gitmiştir.

Maden işçisi; her yerde ezildiği için canlı kurtulduğu faciada bindirildiği ambulansı batırmaktan korkan maden işçisi, kredi borcu yüzünden belki bir dahaki faciada kendi mezarı olacak madene yine ve yeniden girmek zorunda maden işçisi, arkadaşlarına ağlarken gözyaşı bile kapkara akan maden işçisi, henüz 15 gün önce mecliste direk “Soma” ile anılıp yine gözardı edilecek maden işçisi, emeğinin karşılığını hiçbir şekilde alamayıp üzerine birde canını veren maden işçisi.. Hepsi ülkemizde.

Söyleyecek çok şey ve söyleyemediğimiz bir o kadarı daha var. Ülkece acımız çok büyük ve o her daim sığındığımız umudumuz da en az ışıksız kalan bir maden kadar karanlık. Bu insanların hakkını, yaşamlarını ve geleceklerini yok edenler etrafımızda oldukça da ancak ne ilk ne sona oynar, madende yaşamını yitirenlerlerin aslında kurtulanlar olduğundan öte geçemeyiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir