Daha – Hakan Günday(dan fazlası)

Kitaplar, filmler derken yine çok şey birikti bu ara.. Dolu dolu yaşıyoruz galiba. Galibası fazla; dolu hem de çok dolu ama aynı zamanda fazla güzel, fazla doğru. Bir yerden sonra yüceltici sıfatların kayıtsız kaldığının farkındayım. Kelimeler kalıyor da onlara ne kalmış desenize..

image

İki yılda bir çıkan kitaplar.. Bir sene -o da peşpeşe çıkmış zaten- hariç Hakan Günday’ın takip ettiği kitap döngüsünün 2013 durağı; yine bir İstanbul Kitap Fuarı edinimiyle (tesadüflerden uzaklaşmaya başladığımız andır) elime geçen Daha’dan merhaba.

Bu seferki “yok olma” ve toplumun yozlaştığı ana kategorimiz insan kaçakçılığı. Dokuz-onlu yaşlarından anlatıcımız olarak karşımıza çıkan Gaza ve Daha’nın tersi ismiyle dikkatleri üzerine çeken ve kitaba göre tüm kötülüklerin ve Gaza’nın “babası” Ahad’ın hikayesi. Çok zeki ama bir o kadar da kendini farklı ve gören ve günden güne toplumdan dışlanıp kendince bile canavarlaşan Gaza, kaçak göçmenler, git gide anlamsızlaşanm hayatlar ve bir kırılma noktası. O andan itibaren içinde olduğu insanlığa dahi aidietsizliği su yüzüne çıkan ve “ne olursa olsun”a doğru ilerleyen bir “insan”.

Şöyle giriş ve kitapla ilgili yazdıklarımın çizgisine bakıyorum da, birbirinden o kadar farklı ruh halleri barındırıyorlar ki, bunların aynı yazıya ait olduğuna sizden önce kendimi ikna etmem gerektiğini bile itiraf edebilirim.

Esasen vurgulamak istediğim, herhangi bir Hakan Günday kitabı gibi Daha da, çok açık ve net sizi mutsuzluğa itebilecek bir potansiyele sahip. Bahsettiğim kendini kaptırıp kaptırmamak değil ama insan hayatında geçebilecek zor dönemlere giden en iyi arkadaş olarak göremezsiniz Daha’yı. Bunu dengelercesine, yüceltici sıfatların dahi yetmediği tam tamın son 1 ayıma denk geldi kitap. Artılar o kadar fazlayken eskilerin kitaba kapılınsa dahi sıfıra indiremeyeceği harika bir ay. Daha’nın payı ne olabilir bu resimde? Belki biraz ayaklarımı yere bastırmaya çalışmıştır başaramasa da..

Hayır tek tek “tam bir ayımız”, “yarım yıl döngümüz” gibi vurgulara takılan biri değilim (değildim) ama “hele böyle zamanlarda” ortalarda ol(a)mayınca bir insanın içinizdeki varlığını dışarı aktarabilecek en iyi dal gibi geldi o beş haftalık Kasım’ın ardından gelen birinci ay. Önce ay sonuna çoğul ekini alsın sonra yıla dönüşsün. Yıl çoğul ekini alsın ve beraber bir hayata dönüşsün. Bu kadar güzel giderken her şey, bu kadar akla yatkın, doğru gelirken, senle “daha”dan başka ne isteyebilir ki bir insan?

Efendim? Hakan Günday’ın Daha’sı mı? Hıı esas konumuz oydu di mi? Okuyun işte ya, gider arada 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir