Şeker Tatili

Genelgeçer ifadelerden gidecek olursak, her yıl bilmem kaç gün geri gelen tatillerimizden ilki çevremde, üzerinde hayli savaş açılmışçasına bir tabir olan  “şeker bayramı” şeklinde anılıyor. Likörlü çikolatalar mı (uff ne yedik) bu anti-isimciliği yarattı bilemiyorum ama hafiften empati olayına girersek “ramazan bayramı”nın bana ifade ettikleri gibi bir şeydir en çoğu. Çok da tınlanmaz yani.

Pekala, denkleme bu yıl biraz da marjinallik katalım o halde. Çıkış noktasını ramazan bayramı kabul edersek, denkleme şeker bayramı ve son olarak yaz münasebetiyle tatili ekleyelim. Biraz karıştırıp kısık ateşte 15 dakika beklettikten sonra bilin bakalım ne çıkıyor? Oraya/buraya gitmek zorunda kalmasanız bile kutlamaları da içeren, yaz tatili temalı “şeker tatili” elbette! Harkulade di mi?

Başlığımızın hakkını verdik, şimdi işimize bakalım. Beni sürekli tatilde gören bir kitle var. Deniz kenarında margarita yudumlayıp oraya buraya yazı yolluyorum gibi bir düşünce hakim. Haftasonu kaçamakları buna biraz ön ayak olsa da, şeker tatili ciddi anlamda çıktığım uzun süreli ikinci tatilim oldu. Bunun dışındaki abartmaları 2013 yaz tatili bekaretinin bozulamamasına bağlıyorum. Herkesi kolundan tutup şöyle en geç Temmuz gibi bir denize atmak şart 🙂

Deniz demişken.. Yeni bir saat keşfettim. Beyaz tenli misiniz? Evet. Saat kavramı sizin için önemli mi? Evet (hayırsa da beyaz tenliyseniz devam edin). O halde denizde ne kadar kalıp ne kadar yanacağınız hayati önem taşıyor. Bu yaz yukarıdaki şartları sağlayan iki kişi olarak yaptığımız denemelerde saat 12-15 arası en pis dönemde, koruma olmadan yarım saati geçmemeniz gerektiğini söylüyoruz. Ama bu esas olay değil. Esas olay; malum yarım saati anlayabilmek.

Tag-Heuer veya Rolex’iniz suya dayanıklı olabilir ama o deniz sonrası üstüne sinen kokuyu duştan sonra duymak tek kelimeyle iğrenç. O halde saatimizi çıkartıp ellerimize bakıyoruz. Denize girdikten sonra ellerininz 60-65 yaş kıvamına geldiğinde yarım saat, 65-70 yaş kıvamına geldiğinde 45 dakika ve 70 yaş ve üzeri görüntü çizdiğindeyse de büyük ihtimalle suda 1 saat ve üzeri kalmışsınız demektir. Girme saatiniz ve yanma etkinize göre eğer fil ve/veya gergedandan bozma bir cildiniz yoksa hesabı kolaylıkla yapabilirsiniz.

Biraz da kötü şans ve kıskançlık karşıtı toz serpelim. Şimdi bir yerin spesifik bir insanı yansıtması vakti zamanında teoriden çıkıp zaten kabullendiğim bir  gerçekti. Bu hafta bayram mesajı ve günlük gereksizlik iletişimlerinden sakınmak adına biraz telefonumu kapatayım dedim. Üst üste iki gün şarj olmamayı öyle garipsedi ki zavallım, ağzı yüzü olsa prizi işaret edecek o derece. Her neyse, gün ortasında kapayıp yirmi saat sonra bakınca yukarıdaki gereksizliklerden sıyrılmış yansımanın en net habercisi de oradaydı. Dünyanın sonu mu? Yoo sanmıyorum ama insanı hadsizliğe sürükleyebilecek bir dizi zincirleme reaksiyonu da doğurmadı değil. Geçmiş örneklerdeki karanlığa atılmış itirafları andırdı. Sonu garip şekilde iyi olmuştu gerçi de çekirge hesabı alehmizde hep. 

Tek doğru sanırım dönüp dolaşıp neyi/kimi istediğini anlayabildiğin ortak bir cevabı oluşturabilmekte. Kim bilir, ertesi sabah o güneş yeniden doğduğunda bunu fark ederse, yine orada olman bir kez daha karanlıktan çıkmanın anahtarı olabilir bir şekilde.

Bekleyip göreceğiz. Ben yatıyorum, yüz yıldır öğlen uykusu çekmedim. Saat de neredeyse akşam olmuş ya neyse..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir