Mor giysili, kel adam mı? Aman abi uzak durun ondan!

Son Formula 1 yazımı yazdığımda, 2013 sezonuna yüz küsür gün vardı. Ama geride kalan sezon, belirlenen şampiyon dışında o kadar sürprizlere açıktı ki, Formula 1 severler daha sezon biter bitmez Twitter üzerinden yeni sezona kaç gün kaldığını gün gün paylaşmaya başladılar. Geçtiğimiz yıllarda sırf kişisel merakımla Formula 1’in resmi sitesinden öğrendiğim bu küçük bilgiyi, takip ettiğim birden fazla ismin her gün paylaşması açıkçası Formula 1’e olan güzel bir açlıktı.

Artık sezonu açacağımız Avustralya GP’sine neredeyse bir ay var ve 2013 araç tanıtımları ve Jerez testleri ile yeni sezonun havasına fazlasıyla girmiş olduk. Takımların son yıllarda birbirlerinden sakladıkları görüşler ışığında konuşmanın çok erken olduğunun farkındayım ama geleceğe tahmin niteliğindeki yetmiş günlük maceramızın kilit noktalarından bazılarına göz atmadan da olmazdı.

Öncelikle Pirelli. Formula 1’in tek lastik sağlayıcısı İtalyan firma, 2012’de yarattığı belirsizliklerle hakkından çok konuşturtmuştu. Kısaca özetlemek gerekirse takımlara sağlanan lastiklerin nerede/nasıl tepki vereceğini Pirelli’nin kendisi bile bilmiyordu. Evet heyecan katmadı desek yalan olur ama, milyon dolarların döndüğü bir piyasa ve onlarca araştırma-geliştirme faaliyetlerinden sonra ürettiğiniz aracın belirsizlikler üzerinde pistte seyretmesi bana kalırsa özellikle buna ihtiyacı olmayan büyük takımları fazla mutlu etmedi. 2013 öncesi esasen bu belirsizliklerin biraz giderilip tanışma evresinin başlaması öngörülebilecekken, Pirelli yaptığı açıklamada, 2013 sezonu için daha fazla belirsizlik yaratacak lastikler üreteceklerini duyurdu. Galiba İtalyan üreticinin hedef aldığı esas olay, yorumcuları bitirmek olacak. Başarılar diyelim..

Ve takımlarla pilotlar..

Ferrari, 2013 aracını, 2013’ün 13’ü ve V8 motorların son yılı şerefine F138 olarak isimlendirdi. 248F1, 150° Italia gibi son yıllarda anlam yükleyecek çok şey bulan takım için hiç de sürpriz bir isim değildi. Ama istikrar anlamında baktığımızda 2007 yılında Kimi Raikkonen ile kazanılan şampiyonluğun ardından “Formula 1’in en başarılı takımı”nın beş senedir şampiyonluk elde edememesi hayli düşündürücü. Pist üzerinde, kağıt üzerinde, isim etiketi üzerinde.. Ferrari dikiş tutturamıyor. Fernando Alonso’nun ev verimli sayılabilecek yıllarını daha fazla heba edecekler mi bekleyip göreceğiz ama Jerez’deki Massa’nın çelişkili açıklamalarını beğenen bir Ferrari taraftarı olduğunu sanmıyorum.

Disiplin=McLaren. 2013’te de bu böyle olacağa benziyor. Tüm yarışları izleyip onlarca haber okumuşumdur geçtiğimiz yıl, ama McLaren’ın 2012 ve 2013 araçlarını sponsor logoları olmadan (evet ayırmanın sırrı bu) önüme koysanız hangisi MP4-27, hangisi MP4-28 söyleyemem. Üzerine kurulmuş, geliştirilmiş, falan filan.. McLaren bildiğinden şaşmıyor ve hep derim, yine diyorum en hızlı olmasalar bile şampiyonluk savaşından en zor kopacak takım McLaren’dir. Bu yıl tek handikapları ise pilotları gibi duruyor. Şimdi itiraf edelim, Jenson Button ve Sergio Perez, pist üzerindeki en iyi iki pilot değiller. Kişisel olarak Button’ın yakın performans gösteren bir araçla şampiyon olma ve Perez’in de beşlı başına “büyük pilot” olma yolunda yapacak işleri var. 2013’te bu gelişmeleri sağlayabilirler mi? Neden olmasın?

Formula 1’de takımlar neden bulunmak ister? Hımm bazısı yarış tutkusu, bazısı da yol otomobilleri ve/veya takımın sahibi olan diğer şirketler için iyi bir çehre yaratabilmek için diye yanıtlar bu soruyu. Geriye de fazla seçenek kalmıyor zaten. Ama son üç senedir bu tanımlardan hiçbirine uymayan bir takım da var. Mercedes GP. Brawn’ın artık denize saçılacak küllerinden başarılı bir doğum olmayacağını hepimiz az çok tahmin ediyorduk ama bir arpa boyu yol katedemeyecekleri de beklemiyorduk. Üç senedir elde ettikleri saçma sapan bir galibiyete karşın, Michael Schumacher ve Mercedes markalarına verilen harika zararlar bana kalırsa Alman ekibe çok zarar yazdı. Bunlar yetmiyormuş gibi 2013 yılına da Lewis Hamilton’la, Jerez’de iki günde iki farklı teknik sorun yaşayan ve tabi ki pek de umut barındırmayan bir araçla giriyorlar.. Takıma sihirli bir değnek değmedikçe, Mercedes’in F1 geleceği artık tehlikede.

Lotus. Hemen sıcak bir magazin haberiyle başlayalım, Kimi Raikkonen ve eşi Jenni Dahlman bugün ayrıldıklarını açıkladılar. Aslında Raikkonen’in yaşam tarzını bilenler için pek de ilgi çekici bir haber değil. Hatta bu kadar nasıl devam edebildikleri bile sorgulanabilir.. Her neyse, Raikkonen’i etkilemeyeceği ortada ve Lotuıs’a geçecek olursak Jerez’de Grosjen’la göz daha şimdiden göz doldurdular. E21 için kullandıkları “Do you think I’m sexy?” tanıtım kampanyası da, Raikkonen’le yakaladıkları espri anlayışını destekler nitelikte. Takımda garip bir şekilde her şey yolunda görünüyor ve ilerleyen dönemde şampiyonluk için varlık gösteremeseler bile Formula 1’e renk katacakları aşikar.

RedBull paragrafı bulunamadı, lütfen ilgiyi maddeyi kontrol ediniz: Adrian Newey. (Şu mor giysili, kel adam mı? Aman abi uzak durun ondan!)

Ufak takımlar/Formula 1 imajı deyip durduk yıllardır. İlk kopuşlar bu sene başladı, gözünüz aydın. Önce ’12 Birleşik Devletler GP’sine bile nasıl geldiği tartışılan HRT Formula 1’den çekildiğini açıkladı, sonra da bir zamanlar birbirinin yendiği Formula 1 pilotluğundan Virgin/Marussia sayesinde Timo Glock nasıl kaçacağını şaşırdı. Tablo her şeyi açıklıyor olsa gerek. İşin boyutu mavi bayrak sayısının artması dışında bir hal almaya başladı..

Türkiye’nin malesef büyük bir fırsatı elinin tersiyle itmesiyle, 2013 sezonunda 19 grand prix kaldı. Testler, tanıtımlarla uyanışa geçen F1 dünyası, 17 Mart (ve haftası) Avustralya GP’siyle geri dönüyor. Margarita’larınızı hazırlayın..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir