Resist

-Yemekten önce bir kadeh spoiler alır mısınız?
+Elbette!

Fringe (2008-2013). Yazması baya zor. Hele ki finali izledikten sonra, başlarken neler yaptıımızı, nerelede olduğumuzu düşündüğümüzde.. Mesela ben, mezun olduktan sonra hep iddia edilen hayatımın en güzel yılları geyiğine henüz katılmasam da üniversitedeydim (yüksek lisansla hala öyleyim ya neyse 4 yıldan bahsediyorum). Onun dışında belki de Fringe’in en büyük şansı ve belki de “atası” Lost sürüyordu falan filan.. Beş seneden bahsediyoruz burada, kim bilir siz nerelerdeydiniz?

Üçüncü sezon civarıydı galiba. Baya baya uçurumun kenarına gelmişti Fringe. O günkü ve diziyle ilgili ilk yazımı okuyorum da, devamından çok iptal olmasının daha ağır bastığını açıkça dile getirmişim.

Bunları düşündüğümüzde aslen bitip bitmemesi değil, planlı bir bitişin ayarlanması önem kazanıyor. Tabi ki her sezonun kırılma noktaları var ve hikaye bir şekilde bağlanabiliyor ama bunun da ötesinde arada kesilme gibi bir gerçek var ki insanı kelimenin tam anlamıyla salak yerine koyabiliyor. Düşünsenize o kadar izlemişsiniz ve olmadık bir yerde bitti demişler. Korkunç..

Evet Fringe hayli izleyici kaybetti, Friday night death slot’a kaydı ve birkaç badire atlattı ama özellikle o iptal olma dönemlerini gördükten sonra bana kalırsa, yapımcılar anlatmak isteyecekleri için yeterli zamana sahip oldular. Hele ki dördüncü sezondan yarım da olsa beşinci sezona geçiş gayet sancısızdı; 1-2 geçişi gibi. Bunlarla beraber cuma akşamlarının “Fringe Friday” gibi güzel isim benzerlikleriyle süslenmesi aslında gerçek “direnişin” bir göstergesiydi.

İçerik hakkında spoiler uyarıma rağmen pek yorumda bulunmayacağım çünkü teoriler, bakış açıları vb değişkenlerle bir noktadan sonra herkes kendi Fringe’ini yaratmaya başladı. Ama resist, bana beşinci sezondaki ekibimizin observer’lara direnişinden çok, Fringe’in işte bu değişkenlerle hayata tutunuşunu simgeliyor. Bugün elimizde bir seri finali, bir son var ama bu, bir iptalden ziyade bir filmin sonu gibi, olması gerektiği gibi oldu.

Olivia, Peter, Astrid, Broyles, Etta ve diğer ismini atladıklarımla, dizinin senfoni orkestrası tadında jenerik müziği; hepsi harika hatırlanacaklar ama Walter, özellikle sen bambaşkaydın. Yeme/içme merakın, harika zekan, Astrid için tutturamadığın onlarca isim, iki aşığa hayranlık duyan bakışların, bir babanın oğlu içi neler yapabileceğinin vurgusu ve fedakarlık.. Ben tekrar böyle bir karakter görebileceğimize inanmıyorum. İnanan bana beyaz lale yollayabilir 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir