The Red Knight Rises

Hepimiz, Stefano Domenicali’nin ‘11 sezonuna havlu attıktan sonra verdiği Ferrari’nin 2012 aracı çok radikal, rekabetçi olacak zırvalarının boşa çıktığını düşünmeye başlamıştık. Aslında genel tabloda sonuç ne olursa olsun kötü bir başlangıç gerçeğini değiştiremezler ama İtalyan ekipteki son dönemdeki “kıpırdanmalar” kayıtsız kalınacak gibi değil.

Temelde Ferrari’nin (artık Ferrari deyinca Fernando Alonso’yu algılayabilirsiniz lakin Felipe Massa’nın yarış kazanması halinde tüm bu satırları değiştirme riskini göze alıyorum) 2012 sezonunda sadece üç galibiyeti olsa da, bahsettiğimiz yıl rekabetin doruklarındaki 2012 olunca bu rakam hayli büyük kabul ediliyor.

Bu galibiyetlerden ilk Malezya’da gelmişti. Geçmiş yazılarımı karıştırsam çok benzer ifadeler yer alacak biliyorum o yüzden kısaca üzerinden geçerek en “Ferrari destekçisi” bile bu galibiyetin büyük bir şans eseri ve rekabetten tamamiyle uzak bir F2012 ile kazanıldığını kabul edecektir diyorum. Galibiyet galibiyettir diyerek, elde var biri ekliyoruz.

İkinci mutlu son içinse Avrupa GP’sine gidiyoruz. Bu süre zarfında Ferrari’nin toparlanma çabaları ve Williams ile Mercedes GP dahil diğer takımların arasında bir güzel paylaşılan galibiyetler var. İtalyan ekip sezon başındaki saf hız bakımından dördüncü hatta beşinci iyi takımlıktan iki-üç seviyelerine çıkarken, Fernando Alonso’nun şahsi başarılarıyla zor dönemlerdeki hasarlar bir nebze olarak azaltıldı ve Sebastian Vettel’in bilmem kaç yarış sonraki DNF’iyle Alonso’nun doğru yer/zaman ikilisi, kırmızıların hanesine bir galibiyet daha ekledi. Buradaki kilit faktör elbette ki takımın ikinciliği alacak güce sahip olmasıydı.

Ve Almanya GP. ’12 sezonundaki üçüncü Ferrari/Alonso galibiyeti. Pole pozisyonundan galibiyete kadar neredeyse hiç zorlanmadan alınmış ve şans faktörü sadece teknik aksaklıkları bertaraf edecek seviyelerde yarışın içindeydi. Tek kelimeyle gerçek bir galibiyet.

Sezon başından beri ne değişti derseniz Ferrari deyim yerindeyse çok “ortada” bir araç yapmıştı. Modifiye edilebilir ve kendi karakteri olmayan bir araç. İlk birkaç yarışı izleyip hepimiz çok rahat McLaren’ları şampiyon ilan edebilirdik ama İngiliz ekibin aracı yenilikleri kaldıracak kadar ortada değil, tam tersine kendi karaktetine sadıktı ve değişen gereksinimlere cevap verebilecek güncellemeler bu paket için fazla radikal olurdu. Ferrari’nin tepkileri ve deneme/yanılma kuşkusunu barındırmakla birlikte yaptığı değişiklikler önce ilk üç ve Almanya GP’sinde gördüğümüz gibi İtalyan ekibi zirveye taşıdı.

Şampiyonluk şarkıları söylemek için çok erken ama Fernando Alonso’nun en yakın rakibi Webber’le arasına koyduğu 34 puanlık fark, iyi bir yaz dönemi geçirilmesi halinde sezonun kalanında hasar azaltma rahatlığı verebilir. Gerisi gelsin veya gelmesin, yarıştan yarışa kırmızı şovalyenin yükselişine beraberce tanıklık ettik. Bakalım devamı nasıl gelecek..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir