Saatçi (The Cold Moon) – Jeffery Deaver

Şöyle birkaç ay önce sorsanız bir kitabı ortalama ne kadarda okursun diye, muhtemelen size yanıtım 1-2 hafta arasında olurdu. Yani elbet birkaç günde biten de 15 gün süren de olmuştur bu süre zarfında ama Saatçi’ye harcadığım bir aydan uzun süre ile Sürü‘ye ait olan kendi rekorumu geliştirdim sanıyorum. Baştan belirteyim sebebi asla kitabın okunmaz oluşundan değil tamamen zaman ayıramamamdan ancak bir ayı geçkin süre aynı kitabın kapağına bakmak tahmin edersiniz ki biraz sıkıcı oluyor ve elimin altında bir kitap bulunsun da ne kadarda biterse bitsin mantığını bile zorluyor.

Kişisel girişin ardından kitaba dönelim. Saatçi en genel ifadeyle New York’ta geçen polisiye bir roman. Saatçi olarak anılan katilimiz-kaçağımız Gerald Duncan (ki spoiler’a sebep vermeyeceği için eklemekten çekinmiyorum gerçek adı Charles Vespasian Hale) ile cinsel “açlık” çeken suç ortağı Vincent Reynolds’un New York’ta işledikleri iki cinayet, felçli Lincoln Rhyme önderliğindeki Amelia Sachs ve birkaç polis/dedektiften daha oluşan ekip tarafından araştırılmaya başlar. Ekibin her suç mahalinde bulduğu saatler Rhyme’ın ekibince bu cinayetlerin seri katil vakası olarak değerlendirilmesine yol açar ve bu doğrultuda kendi doğrularıyla ilerlemeye devam ederler.

Bu genel hatta ilerleyen kitap Amelia Sachs’in ikinci bir polis davasıyla birleşerek daha karmaşık bir hal alırken Gerald Duncan’ın baştan beri vurgulanan zekası direk örnek vermeden söyleyeyim daha da komplike bir halde artarak kitap boyunca devam ediyor. Duncan hakkındaki gerçekler birden fazla sayıda baştan aşağı değişirken Saatçi’nin gerçek amacı kitabın sonlarına kadar yanıltıcı bir yolla bir güzel saklanıyor.

Kitapta dikkatimi çeken iki temel nokta var; daha kitabın başında hissettiğim, belirli bir yere gelmiş ama fiziksel açıdan yetersiz lider klişesi. Tamamen bu amaca hizmet eden Lincoln Rhyme karakteri kitabın esas adamı gibi gösterilmeye çalışılmış ancak burada konuyu ikinci noktaya bağlıyorum ki kitabın esas adamı kitabın Türkçe ismi gibi Saatçi yani Gerald Duncan. Zekası, herkesten & her daim bir adım önde oluşu, kasıtlı-yanıltıcı hataları ve yenilmezliğiyle Gerald Duncan yazarın bana kalırsa esas çıkış noktası. Sonunda istediğini elde etme anlamında bazı soru işaretleri olsa da iyi adam Rhyme’a da kalmayan başarı bana göre bunun en büyük ispatı.

Saatçi kesinlikle okunabilir bir kitap. Başucu eseri olarak nitelendirilir mi? Hayır ama gereksiz ve belki de alakasız diyaloglarla genişletilmiş olmasına rağmen elinize aldığınızda rahatlıkla gidebilecek bir eser. Kitabın elimdeki birinci Türkçe cep baskısı 648 sayfa ve Epsilon’dan çıkmış durumda. Benden hızlı okumanız dileğiyle..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir