Dörtte Dört & Dörtte Sıfır

Formula 1’i hep yarışlar anlamında değerlendirir, tartışırız. Mantıklı olan da bu, sonuç olarak yıl sonunda kimin ne puan alığı yarışlar sonucu belirleniyor ama bu defa o yarışların perde arkasındaki en önemli unsurlardan birine bakacağız. Karşınızda sıralama turları!

Şu ana kadar dört tanesini izlediğimiz 2010 sıralama turlarında şahsen dikkatimi çeken iki şey oldu. İlki Red Bull Racing’in dörtte dörtlük performansı, ikincisi ise Michael Schumacher’in takım arkadaşı Nico Rosberg’e karşı dörtte sıfırlık -olmayan- üstünlüğü.

Red Bull Racing… Aslında Adrian Newey mi demeliydim bilmiyorum. Çünkü yukarıda bahsettiğim dört sıralama turunda dört pole pozisyonunun Red Bull Racing tarafından alınmasındaki en büyük katalizör kesinlikle tasarımcıları Adrian Newey. İçine hangi pilotu koyarsanız koyun üst sıralara oynayan bir Formula 1 aracı düşünün. İşte Adrian Newey böyle araçlar yapıyor. Ama gelin görün ki bu hız makineleri iş yarışa dönüşünce sanki biraz tekler gibi oluyorlar. Formula 1’de “en hızlı olan kazanmaz, yeterli bir hıza ve dayanıklılığa sahip olan araç kazanır” diye bir laf var. Gerçekten de Adrian Newey’in durumu da bu lafın somutlaşmış hali olarak nitelendirebiliriz. Hızlı başlayıp yarışın yarısında kalan otomobiller de en az hızları kadar Adrian Newey geleneği. 2005’te Kimi Raikkonen ile Mclaren-Mercedes en hızlı araç iken kazanan Renault’lu Fernando Alonso idi. Aynı şekilde özellikle 2009’un ikinci yarısında Sebastian Vettel ile Red Bull piste çıktığında geçmedik araç bırakmazken kazanan Jenson Button’lı Brawn GP oldu. 2010’da gördüğümüz kadarıyla böyle başladı. Bu yüksek performansların şampiyonluklarla taçlanmaması acı bir Formula 1 gerçeği.

Gelelim dörtte sıfıra. Sıralama turlarında iki farklı takım otomobilini kıyaslamak her zaman yanlış sonuçlar verir. Bir pistte iyi olan otomobil diğer pistte ilk 10’a dahi giremeyebilir. O yüzden sıralama turları karşılaştırmaları genellikle takım içi çekişmelere odaklanır. Sonuç olarak aynı özelliklere sahip iki otomobil direk olarak pilot performanslarını işaret edecektir. Bu bağlamda Nico Rosberg ilk dört yarış sıralamalarının tamamında, beklenenin aksine Michael Schumacher’i geçmeyi başardı. İlkinde Schumacher üç yıl aradan sonra alışamadı dendi, ikincisinde hızlı turunda önü kapandı falan filan birçok bahane etrafta dolandı durdu. Ama bugün, 2010 Çin GP sıralama turlarında takım arkadaşı Rosberg’in beş sıra gerisinde 9. sırada kalan Schumacher, bizzat şu açıklamayı yaptı: “Hafta sonu boyunca aracın dengesini yakalamakta sorun yaşadık. Sıralama turları ve yarış arasında ayar değişikliği yapamadığımızdan yarın zorlu bir yarış bekliyorum ve Nico hafta sonu boyunca iyi bir iş çıkardı. Dürüst olmak gerekirse araçlarda kullandığımız ayarlar hemen hemen aynı.” Gerçekten kendisi dışında söylenen bahanelerin aksine yenilgiyi kabul eden bu demeç, acaba 20’li yaşlarındaki pilotlarla 41 yaşındaki bir pilotun baş edemeyebileceğini mi işaret ediyordu? 2010 sezonunun başında ben de Schumacher’in, Rosberg’i çok rahat yenilgiye uğratacağını düşünüyordum ama iş pratiğe döküldüğünde Rosberg’in ters köşeye yaptığını söyleyebilirim. Önümüzdeki yarışlar ise, Schumacher’in 2006’dan beri büyük anlamda değişen otomobiller yüzünden mi geri kaldığı gerçeğini, yoksa gençlerin daha başarılı olduğu gerçeğini mi kanıtlayack bekleyip göreceğiz..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir