My Week with Marilyn (2011)

Bir yerden başka bir yere giderken (A noktasından B noktasına diyip sınav mağdurlarını daha fazla strese sokmayayım dedim) yapılacaklar listesi çıkarsak herhalde o aracı kulanacak vasfa sahip değilsem (otomobil dışı herhangi bir araç yani) herhalde film izlemek fena bir seçim olmuyor. Aslında bu işi planlı/programlı yapmaya kalksam Hoş Bir Melodram için Darren Aronofsky üzerine yoğunlaşma fırsatım da olabilirdi ama “hadi gidiyoruz” hallerinde “ne bulursan” kuralları işliyor; tabi uykuyla aranız son günlerde iyi değilse virgülünü atarak..

Scrtlg’s kategorisinin girişini yaptıktan sonra (her şeyi filmlerle anlatır oldum iyi mi) ne bulursan kurallarının benim için getirdiği ’11 yapımı My Week with Marilyn’e geçebiliriz. Simon Curtis tarafından yönetilen film -artık herhalde adını duymayan yoktur diyerek devam ediyorum- Marilyn Monroe’nun hayatının, Colin Clark isimli o dönemler kendine filmlerde yer bulmaya çalışan bir genç ile geçirdiği bir haftalık kesitinin yansıması. Yansımadan da öte Colin Clark’ın The Prince and the Showgirl filminin çekimlerinin ardından kaleme aldığı kitapların beyazperdeye aktarılmış hali.

Based on a true story uyarlamalarının son yıllarda artan Birleşik Krallık’ta geçme modasının bir halkası olarak saydığım My Week with Marilyn’de, dışarıdan görünen haytlarla derinlere indikçe değişen ruh hallerinin adeta bir yüzleşmesi var. Bir yanda herkesin hayran olduğu, görmek için bile birbiriyle yarıştığı Marilyn Monroe, diğer yandaysa o kadının içinde can çekişen bir ruh. Özgürlüğüne kavuşmayı Clark gibi limanlarda denedikçe yalpalayan, en sonunda yine kabuğunun içine hapsolup kendi mutluluğunu da burada bulduğunu sanan bir esaretin öyküsü.

Başroller, Monroe, Clark, Sir Laurence Olivier vs vs.. Ön plana çıkanlar değil de, tek dikkatimi çeken karakter Lucy oldu benim. Colin Clark gibi zaten kaybetmenin doğasında olduğu bir adama şans tanımasıyla baştan itibaren kendine acındıran kıvamda olmuş (o da based on a true story’nin parçası ise kıvamda imiş). Tamam hadi öyle böyle orada ve/veya tarihte olmalıydı Lucy, peki ya sen Emma Watson? Canlandıracak başka rol mü bulamadın şu hayatta? Kimse profesyonellik feryatlarını yükseltmesin, Emma Watson; İngiltere’de Harry Potter’la alakası olmayanların dahi (benim gibi) saygı duyduğu bir kızcağız; Lucy’de, epi topu 4-5 dakika görünüp birde o zerafetiyle ortada bırakılan bir rolde ne bulduğunu bana kimse anlatamaz..

99 dakikalık bir film My Week with Marilyn. İzlediğine pişman etmiyor ve kemer ikaz ışıklarıyla birlikte tamamlanmış oluyor. Koltuklarınızın dik, masalarınızın kapalı olduğundan emin olun. İyi seyirler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir