Ekmel

Gerçek: Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanını ilk kez halkın seçmesine izin verecek olan cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu, 10 Ağustos 2014’te yapılacaktır.

Ne kadar da güzel nur topu gibi bir yetkimiz oldu değil mi halk olarak? “Cumhurbaşkanını seçme” böyle yazıldığında, söylediğinde falan havalı gelmesi sağlanıp geçmişteki bir referandumda yanında gelen birçok şeyi örtbas etmesi için araya sıkıştırılan bir gereksizlik esasen. Çağdışı seçim rituellerini beşer yılda bir kez daha tekrarlatacak bir külfet daha.

Başımıza gelmesi yeterli tartışma konusu yaratacakken “vatandaşlık görevi” dayatmasıyla insanları harekete geçirmesine de fazla zaman kalmadı. Buradaki dayatmaya dikkat çekmek lazım aslında çünkü karşımıza hiç de ummadığımız kadar çıkmaya başlayan bir kelime olmaya başladı.

Öncelikle, 20 milletvekilinin belirlemesiyle halkın onayına sunulmuş isimler, eski sisteme oranla nasıl “halkın seçimi” sıfatını kazanabiliyor bunu sormak istiyorum. “Halk meclisi belirler, meclis cumhurbaşkanı adayını belirler, bla bla…” Aynı eskisi işte. “Halkın seçmesi” kelime ve uygulama anlamıyla açık ve net olarak -başarılı olsun veya olmasın- bireysel olarak aday olmayı ve halkın bunu oylayabilmesini gerektirir. Bunun dışındakiler için ne diyebiliriz? Hımm mesela dayatma uygun olur mu?

Görünüşe göre 10 Ağustos’ta iki büyük dayatmamız olacak. Bizzat RTE veya destekli adayı ve CHP-MHP destekli Ekmeleddin İhsanoğlu. Tanıdıklarını ona sadece “Ekmel” diyormuş. Ben tam adını kopyala-yapıştır yaptım lakin ülkenin yüzde 90’ının tanımadığı bir isim olarak çatı aday olarak gösterildiğinin ertesi, birçok gazeteci hata yaptı. İsmindeki hataları bir yana bırakırsak soyadının “İslamoğlu” şeklinde yazılması adayın ne denli bir din çağrışımı yaptığının en büyük göstergesiydi. Kağıt üstünde sorsanız ilk ekip daha din ağırlıklı derler birde..

Gelelim oy meselesine. Andığım ilk arkadaşları zaten saymıyorum da bu “Ekmel” formülü olmadı arkadaşlar ya.. Cidden anlam verebildiğim tek Ekmel senaryosu; ateşe ateşle karşılık verme anlamında din silahını çekmek, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması mirasını (laiklik deyince fazla korkuyor bazıları) bize bırakan Atatürk’e, onun makamına nasıl bir aday oluyor?

“Oy vermemek ona yarar, buna yarar, bik bik…” Bugüne kadar verdik de kime yaradı sanıyorsunuz? Açık ve net söylüyorum ki, şahsıyla hiçbir alıp veremediğim olmamakla beraber sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’na, cumhurbaşkanı vs artık ne adayıysa benden oy çıkmaz. Ortak payda bulmak adına kendi tabanına tamamen zıt birini dayatma riskini alanlar sanırım bu sonucu görebilecek kadar siyasetin içerisindedir.

Anlayacağınız, şu saatten sonra oy vermemenin kime yaradığını değil, hayatım boyunca savunduğum görüşlerim ışığında oy verdiğimi, buna uymayan adaylara sahip bir seçim varsa oyumun değerinin kendime olan saygımla ölçüleceği için kullanmamayı bile seçtiğimi ve yastığa başımı koyduğumda da ancak bu şekide uyuyabileceğimi bilerek devam edeceğim. Tatavaysa tatava.

Teşekkürler(!) CHP.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir