Fargo (1996)
Muhtemelen şu sıralar Fargo hakkında çok şey okuyorsunuz. Bu gündemden yola çıkarak aradaki farkı daha en baştan çizmek gerekirse Fargo; 2014 yapımı mini dizisi sayesinde hakkındaki fazlasıyla konuşulmaya başlanan 1996 yapımı bir film, filmin de ötesinde, 1987’de Minnesota’da geçen gerçek bir hikaye.
Bana gelen olumlu tavsiylerden yola çıkıp dizi çıkmaz sokağına giremediğim için, bu haftaki film gecemize biraz da fazla destekle Fargo’yu ekleyiverdim (bana kötü kötü bakmayın şimdi, manipule olmasaydınız :)). Her ne kadar spoiler-free anlatacak olsam da, film yerine diziyi seçenlerdenseniz natural spoiler ihtimaline karşı son paragrafa kadar ilerleyebilirsiniz 🙂
Biraz paraya sıkışmakla biraz zengin kayınpederinden para koparmaya çalışmak arasında gidip gelen Jerry Lundegaard için, eşi Jean’i kaçırtmak, güzel ve kolay bir yol gibi görünür ve müdürümsü bir konumda olduğu otomobil şirketindeki çalışanlardan biri aracılığıyla bu işi yapabilecek Carl Showalter ve Gaear Grimsrud’a ulaşır.
Jerry Lundegaard için yeni kokusu üzerinde bir Oldsmobile Cutlass Ciera ve 80.000 dolar karşılığı iki gangster tutup Jean’in zengin babasından 1 milyon dolar koparmak kağıt üzerinde baya karlı görünse de, Fargo’nun kara komedisi gereği (ki gerçek hayat boyutunu aklınızdan çıkartamadığınızda baya baya traji komediye dönüşüyor) olaylar çok farklı bir biçimde işlemeye başlıyor. Fargo’nun polisiye kısmıysa hamileliğinin ilerleyen dönemlerindeki polis şefi Marge Gunderson üzerinden yürümekte.
İki adamın bir kadını kaçırması sırasında işler nasıl sarpa sarılır? Biraz şiddet eğilimi ve hayli beceriksizlikle emin olun çok fazla. Başladığı yer ile vardığı yeri düşünse Jerry Lundegaard, bu işe girer miydi veya “her şey”den sonra kendisi buna ne tepki verirdi inanın cevap bile aramayacağınız sorular olup çıkarken, Fargo’nun bunları yanıtlamaması işin bambaşka bir boyutu olup çıkıveriyor.
Film bittiğinde hiç eksik olmayan kar ve kışın da etkisiyle hafızama kazınan en önemli imge, kartopunun yuvarlanması. Jerry Lundegaard ufak bir tane yapıp yokuş aşağı atıyor ve o kartopu büyüyerek deyim yerindeyse bir çığa dönüşüyor. Bugüne kadar nasıl ve sebeplerle atlanmış olursa olsun, kültleşme yolunda hızla ilerlerken diziden önce görmek tercih meselesi olmakla birlikte bana göre gayet faydalı oldu. Su yüzüne çıkarılmasında yardımcı olan diziye de gözümüzü kırpsak fazla kaçmaz sanıyorum 🙂