Mac’teki Pencere Macerası

Mac’te, daha doğrusu yer kaygımız kalmadı MacBook’ta Windows işletim sistemi..

Sürecin genelde tam tersi çalıştığının farkındayım. Yani Windows işletim sistemi doğasına her zaman yukarıdan baktığı düşünülen/sanılan OS X kurulmaya çalışılır, normal bir bilgisayar kullanıcısının belki de kolay kolay asla ulaşamayacağı yöntemlerle verimsiz sonuçlar denenir durur. Bu bağlamda OS X’in (evet X, ten diye okunuyor burada) uğraşsız geldiği Mac dünyasında Windows’un yerine şöyle bir değinmek istedim.

Neden? Cevabı çok basit: Merak. Snow Leopard ile başlayan OS X macerama, hayli hatası olduğu söylenen Lion’ı atlayıp Mountain Lion ve Mavericks’le devam etmiştim. Gerek sistemlerin formatsız üst üste güncellenerek eklenmesi, gerekse de iOS dünyasından takip ettiğiniz geçmiş modellerin güncelleme ile anlamsız yavaşlaması artık en azından bir format ihtiyacını üç yılın sonuna yaklaşırken doğurmuştu. Ve burada merak ile intikam devreye girdi. Madem Apple tüm cihazları için güncelleme ile sistem ihtiyacı mevcut satılan modellerle yarışan Mac’ini yavaşlatıyor, eh ona verilecek en iyi cevap “kutsal” birleşimde Windows’u denemek olacaktı.

Ama yiğdi öldür hakkını yeme. Macbook’larda Windows kurmaya izin veren Boot Camp, harika bir yazılım. Önce hard diskinizde Windows için yeni bir partition ayırıyor sonra da Windows iso’sundan bootable USB’yi oluşturmaya (Boot Camp bu menüyü içermiyorsa Air’ler için uygulanan Boot Camp güncellemesini yapabilirsiniz, bana ulaşın :)) ve içerisine Windows sürücülerini eklemeye kadar her şeyi yapıyor. Size de, o USB ile normal bir bilgisayara Windows yüklemek dışında bir şey kalmıyor.

Ve açılış. Tam bir şeyler gaeksik gibi gelirken USB içerisindeki Boot Camp’i Windows’a yüklüyoruz ve bum! Ekran kartından trackpad’e kadar en ufak sürücüye kadar her şey tek setup ile yükleniyor. Bunu Windows için tasarlanan bir bilgisayarda gördüğümü hatırlamıyorum.

Performans ise Late ‘11 MacBook’um için yüklediğim Windows 7 için konuşursak piyasada bulabileceğiniz Windows bilgisayarlardan bir fark bulamazsınız. Elbette üstünlük de bulamazsınız. 32-bit Windows için ram kullanımında hafif verimsizlik olsa bile, 4GB ram ile bu miktar hissedemeyeceğiniz seviyede kalıyor. Her şey iyi hoş ve meydan okurcasına kanıtlanabilir ama hiç mi kötü yön yok? Elbette var.

Donanım olarak sadece bir diyeceğim var; Windows’un aşırı bir pil tüketimi. Mac’i genelde şarjda kullanmayıp işi bittikçe şarja takan biri olarak OS X’te 4 saatleri geçen pil ömrüm Windows’ta 1,5’lara kadar indi. İlginç bir şekilde bunu iOS ve iPhone’da da görürsünüz. Android’li modellere göre hayli düşük pil kapasitesiyle iPhone’lar hemen hemen aynı bekleme/konuşma süresini sunar. Anlayacağınız Apple, yazılımsal olarak sistemi hafifletmeyi ve kaynak kullanımını iyi biliyor. Yazılımsal olaraksa hepimizin karşılaştırabildiği gibi Windows’un yaygınlık avantajı malesef ki zararlı yazılım vb etmenlerle pozitif yönlerini sürdüremiyor. Bununla beraber (ve doğal olarak) Microsoft Office’in Windows sürümü, OS X sürümüne göre oldukça cazip ve hızlı.

Şimdi ne olacak? Apple’ın evet geçmişi şöyle bir geleceğe döndürmek adına bazı yavaşlatıcı etmenleri var ama sistemin doğası bağıra bağıra OS X diyor. Benim gibi yükleme sırasında OS X part’ına format atmadan ikisini birlikte açılışta alt tuşu ile de değiştirebilirsiniz (gereksizzz hard disk alan kaybı!) ama çıkacağınız her Mac’teki Pencere maceranız, sizi dönüp dolaşıp OS X’e geri döndürecektir.

Denendi, görüldü ve OS X’e geri dönülecek; en kısa sürede 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir