Her (2013)

OS1. Bilgisayarların ne kadar ileri gidebileceğinin veya vizyonumuzu hayal dahi edemeyeceğimiz geleceğe açık tutmak anlamında, şu ankinden biraz daha ilerleyebileceğinin güzel bir örneklendirmesi.

“Biraz daha”yı uydu aslında. Lakin Apple’ın Siri’siyle başlayan süreçte kişilerin makineler ile diyalog kurmaya başlaması teknik olaraktan çıkıp fazlasıyla pratiğe döküldü bile. Bundan sonra OS1’a olsa olsa birkaç adım olur ki o da, “biraz daha"dan başka bir şey değildir.

Her diyorduk.. Evet, Theodore Twombly, getirip bilgisayarına kurduğunda tanışıyor OS1’la, her ile, yani onunla, yani Samantha’yla. Hard diskini tarayıp mail’leri sınıflandıran ve çeşitli bilgisayar numarası yapan Samantha’nın, yalnızlıkta tavan yapmış her bilgisayar bağımlısı gibi Theodore’daki yeri de, aynı yaptığı bilgisayar numaraları gibi hızla gelişiyor ve sonunda birer çift oluyorlar. Evet anlam düşüklüğü falan yok; bilgisayar ve insan. Samantha ile Theodore.

İlişkileri günümüz dünyasında çiftlerin birbirlerini görmeden iletişim halinde kalabildikleri long distance relationship tadında ilerlerken özellikle Theodore’ın fiziksel açlığını tatmin edemediğini düşünen Samantha’nın çeşitli planları ve devamındaki bekleneni verememe halleri, büyük ölçüde sanal ile gerçeklik arasındaki çizgiyi çekiyor. Burada dikkat edilmesi gereken ve filmin övgü hanesine eklenebilecek detaylardan biri ise, "yakın gelecek” vurgusu olmadan hissedilen artan teknolojik derinlik sayesinde, gerek Theodore’un bu ilişkiyi açıklaması, gerekse de çevresinin şaşırmayı aşmış böyle daha çok “yaa zaten ilişkiler buraya gidiyordu” tavırlarının başarıyla işlenmiş olması. Yapay olan yapaylıktan uzaklık gibi kabullenme aşamasından sonra yadırgamamazlıkla desteklenmesini dikkat etmeye değer buldum.

Her’ün kategorileri arasındaki sci-fi’ın yeri konusunda “biraz daha"lı girişimden anlayacağınız üzere fazla uzağa atılmış bir hayal gücü yok. Aksine günümüz teknolojilerinin üzerine biraz koyup, azıcık da insanlığın ne olduğunu unuttuğumuzda kendimizi Her içerisinde bulmamız kaçınılmaz olacaktır.

Film boyunca Thedore’u canlandıran Joaquin Phoenix neredeyse her sahnede görüldüğünden büyük bir yük alıp bunun altından güzel kalkmış. -Doğal olarak- fiziksel bir varlığı olmasa da Samantha’ya sesiyle hayat veren Scarlett Johansson’ı da atlamamak lazım elbet. American Hustle’daki favorim Amy Adams’ı ise, Her’de, rolün hafifliği sebebiyle potansiyelini kullanamamış gördüm.

İşleniş biçmi ve insanlığımızın sürüklendiği (ya da yuvarlandığı) konumu göz önüne aldığımızda hayli anlamlar çıkarılabilecek bir film olmasının yanında, ağır tempolu, yer yer sıkıcı ve fazla tat vermeyen bir yapım olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir