MW Sin City: The Customer Is Always Right

Oturmamızla kalkmamızın bir olacağını bildiğimiz için bir film gecesi olarak anmayıp, günlük tempomuzda yer ayırdığımız ikinci Sn City halkası The Customer Is Always Right’tan merhaba.

Bölüm öncesi kendi aramızda yaşadığımız ve bir kısmı Twitter’a da sıçrayan (uf nasıl sıçramaz ki şu devirde bir çözsem 🙂 hararetli fikir alışverişlerimiz sonucunda ne kadar kısa olursa olsun The Customer Is Always Right’ı ayrı bir bölüm olarak incelemeye aldık. Yine aynı diyalogların size söylediği üzere bugünün kahramanı Emre olacak ve Tolga fazla fikir beyan etmeyeceği her zamanki yazı düzenleme koltuğunda oturacak. Anlatıcınızsa tabii ki yine ben, Nesli (burada hafif alçalıp eteği kenarlarını yana çekme hareketi var :).

Emre’yi dinleyelim o halde artık ne dersiniz?

O geniş balkonda mutsuzluk abidesi ve görebildiğimiz sayılı renklerden ikisine sahip yeşil gözlü kırmızılı kadına yaklaşır adam. Her şeyin güzel olacağı temalı ve yılmış görünen iki insanın ayaküstü konuşması adeta sonun davetiyesidir. Tahrik edici bir şekilde ikram edilen sigara ve son öpüşmenin ardından susturuculu silahın vızıltısıyla biterken o an aslında adam için her şey, ertesi gün çekini bozduracak kadar profesyoneldir. Yine de hizmetine karşılık son nefese kadar sarılmak dahildir.

Kamera açısı uzaklaşır ve Sin City tanıtımından sonra bir hastanede buluruz kendimizi. Kolunda küçük bir kırık olduğunu öğrendiğimiz genç kız taburcu olmuş, annesi ile konuşurken asansöre doğru yönelir. Bu defaki rengimiz mavidir; kızın gözlerinde elbette. Asansörde doktor görünümlü adam isminin Becky olduğunu öğrendiğimiz kıza sigara ikram eder. Ben de seni seviyorum der Becky annesine ve her şey siyaha bürünür. Maviyi ve diğerlerini geçtik, beyaz bile kalmaz hiçbir yerde..

Etkileyiciiii! Kısa ama etkileyici di mi Emre? Yine ben, Nesli bu arada. Müşteri her zaman haklıdır temalı hızlı ve vurucu iki bölümden oluşan harika bir Sin City halkasıydı. Hikayenin dışına çıkarsak ilk balkonlu bölümde açık ve seçik kırmızılı kızın kendini ortadan kaldırttığını anlayabiliyoruz. Ayrıca çizgi romanı selamlayan anı da çok yerindeydi. Hastaneli bölümde ise bilenmezlikler ve başa sona eklenmesi istenen o kadar şey var ki, yalnızca The Customer Is Always Right biraz daha uzun olsaydı keşkeden başka düğümlenen boğazınız bir şey söyleyemiyor.

Önümüzdeki hafta sürpriz konuğumuzla birlikte Mickey Rourke efsanesiyle canlanan The Hard Goodbye’ı izleyip artık alıştığınız üzere sonraki Pazartesi sizlere takdim edeceğiz. Monday Wars ve gidişatı hakkındaki tüm önerilerinizi @losangeNes ve @tolgaerbak Twitter hesaplarınızdan bize ulaştırabilirsiniz. Haftaya Tolga da yazacak, sözmüş bu arada 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir