Aynı Yıldızın Altında (The Fault in Our Stars) – John Green

Güzel yoğunluklar sebebiyle güzel bir kitabı değerlendirmeyi birkaç hafta ertelemiş olabilirim ama Aynı Yıldızın Altında için geleceğe not bırakmanın kaçınılmazlığı, ilk boş ya da ilk boşaltılabilen anda kendini illa ki gösterecekti. Sadece Aynı Yıldızın Altında da değil, yalnızca bir kitapla kalmayacağı belli olan John Green dünyasına da hızlı bir giriş yapmış olalım öyleyse bugün.

image

Şöyle elli-yüz yıl öncesinde, modern tıptan insanların fazla yararlanamadığı dönemlerde, türümüzün tahmin edeceğiniz üzere bugün için basit gelebilecek ölüm sebepleri vardı. Artık birçoğu çözülmüş salgın hastalıklarla veya daha içsel olarak örnek verebileceğimiz hayati sonuçlar doğuran kalp rahatsızlıkları gibi sayısız alanda gelişen tıp, en genel çerçeveden bakınca yaşam ömrümüzü toplamda hayli uzattı. Ama bununla beraber ölüm gerçeği, ertelenebilir olduğu kadar kaçınılmaz olduğunu da göstererek belki de organizmalarımızı doğadaki diğer organizmalara yem edecek yeni hastalıklarla yüzleşmemizi sağladı; kanser gibi.

Evet bugün çoğu ileri yaş can kaybının sebebi bu durdurulamayan çoğalan hücreler (bir nevi self-destruction). Ama Aynı Yıldızın Altında ve John Green, daha henüz çekip gitmeye hazır olmayan ve evet olmaması gereken gençlerin kanserle olan mücadelesini, yaşama tutunmasını konu alıyor.

16 yaşındaki Hazel Grace Lancaster bir şekilde kanser belasını başından savmış olsa da (tamamen atlatma terimi kitapta asla ama asla verilmeyen bir kavram) hayatını zayıflayan ciğerleri sebebiyle mobil bir oksijen tüpüne bağımlı devam ettirmektedir. Yaşıtlarının aksine ve fiziksel durumunun negatif teşviğiyle beraber daha evine bağlı bir yaşam sürdüren Hazel Grace için hayatın anlamı tekrar ve tekrar okuduğu, sonu bile olmayan bir kitap; Görkemli Izdırap (kitap içinde kitap ekolü) haline çoktan gelmiştir.

İlerleyen dönemde (aslında tekrar düşündüğümde baya başlarda :)) Hazel Grace, sosyalleşmesi için ailesinin destek grubu önerisini zorla da olsa kabul eder. Kendisinden çoğunlukla daha kötü durumdaki insanları daha doğrusu çocukları görmesi ne kadar moral kaynağı orası tartışılır ama, tam da bu noktada hayatına giren Augustus “Gus” Waters, farkında olmadan aradığı hayatı için yeni bir anlam arayışının açıkçası baş aktörü olur.

Paylaştıkları onca şeyin yanında kitap zevkleri ve Hazel Grace’in tabi ki Görkemli Izdırap’ı Augustus’a tanıtması hayatlarında yeni bir sayfa açar. Sonu olmayan Görkemli Izdırap, aynı Hazel gibi Gus’ın da içini kemirirken, ikili kitabın yazarı ve ortadan gizemli bir şekilde kaybolmuş Peter Van Houten’e bir şekilde ulaşma çabasına girerler.

İsmini mutlaka duymuşsunuzdur; hayati teklihesi olan çocukların dileklerini yerine getirme amacını güden Make a Wish Foundation’ın (Bir Dilek Tut Vakfı) sağladığı dilek hakkını, Hazel Grace gibi kendi deyimiyle “çocukça” harcamayan Augustus, ikisi için, Amsterdam’da buldukları Peter Van Houten’e bir gezi ayarlar. Hazel Grace’in uzun dönem hayatına yön veren ve ona tutunmasını sağlayan Görkemli Izdırap’ın sonunu öğrenmek paha biçilmez olacakken, bu gezi ile birlikte hayatın aslında o kitabın çok daha ötesinde olduğu da adeta öğrenecek/öğreneceklerdir.

Genel hikaye tadından biraz içeriğe girdim farkındayım ama esas dikkat çeken noktalara gelirsek benim için en büyük sürpriz, kitabın baya baya yetişkin ve erkek bir yazarın kaleminden çıkmış olmasına rağmen 16 yaşındaki genç kız Hazel Grace’in ağzından aktarılmış olması. Bundaki başarı oranı o kadar yüksek ki, kurgusallıktan çıkıp acaba gerçek bir hayat hikayesi mi tadını almıyor değilsiniz. Ayrıca Aynı Yıldızın Altında temelinde young adult kategorisine dahil olsa da, yarattığı etkileyici dünya, kitabı çok rahat olarak herkes için okunabilir kılıyor.

Farkında olmayanlar için hayatlarımızın değerini adeta gözler önüne seren Aynı Yıldızın Altında’ya başlayıp kısa süre sonra bitireceksiniz. Arasında oyalanma vb kavramları zorunlu haller dışında pek yaşayacağınızı zannetmiyorum.

Yalnızca bir(ine) önerim olacak: Duygusal olarak filmdir kitaptır son dönemde çok üst üste geldiyse, tüm övgüleri bir yana bırakıp biraz ertelemekten zarar gelmez diye düşünmek lazım 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir