Dönüp duran araçlara doğru..

Düşünüyorum da, 2009’da Brawn GP’nin farklı yorumlanmış kurallarla ilan ettiği şampiyonluk sonrası Red Bull’u baya baya desteklemiştim. Sonuçta Formula 1’de temel olarak içten içe desteklediğiniz bir takım vardır, onun haricindeki senaryolarda şampiyonluğun hak eden takıma gitmesi daha adil gelir. 2009’da da artık Newey’in etkilerinin fazlasıyla görüldüğü Red Bull bu mertebedeydi, değişen kuralların kubanı bir yıllık gecikmeyle.

Ardından 2010. Büyüüüük Ferrari & Fernando Alonso yılı. Gündem olarak evet öyle de, RBR & Vettel ikilisinin acemiliklerini atıp birbirlerini tanımaya başladıklarını medya fazla geri plana itti ve yıl sonuna kadar güzel bir mücadele izledik. Abu Dhabi’de Ferrari’nin eski yönetimi olsa Webber’e göre ilk pilotu yönlendirir miydi soruları arasında kaldırdı Sebastian Vettel, şampiyonluk kupasını.

image

2011, Formula 1 için karanlık çağın başlangıcı gibi bir şey. Baştan sonra rakipsiz bir RBR & Vettel performansı ve mutlu(!) son. O kadar mutlu ki, gerçek bir mücadele beklentisi içerisindeki Red Bull Racing taraftarlarını bile zaman zaman sıkmıştır, buna kuşku yok.

Ve geçtiğimiz yıl. 2012’yi biraz avans yılı olarak görüyorum ben. Sezonun ortasına kadar performans olarak bu kadar zayıf bir Ferrari ile liderlik koltuğunda oturan Fernando Alonso, Vettel’deki kuşkuların aksine artık tüm çevrelece kabul gören kişisel çabalarıyla bir yere gelmiş, belki birkaç şans faktörü de, uzun araların ardından İspanyol pilotun yanında olmuştu. Sezon ortasından sonra Red Bull’un beklenen konumuna gelişi, bekleninin gerçekleşmesini sadece son yarışlara kadar taşıdı. Eminim bu mücadeleden Alonso’nun galip çıkması kendini de şaşırtırdı ve zaten Red Bull’un yarış dışı kalışlarına bağlıydı. RBR aracı pistte oladuğu sürece, sonuç zaten belliydi.

Arada birkaç yarış kaçırdım ve cumartesi günlerinde sabah 9’dan önceki sıralama turlarına kalkmak için hiçbir özel çaba harcamadım. Yıl: 2013. Diğerlerine benzetmeye kalkarsak, Pirelli’nin muhteşem(!) hamurlarıyla oynamasına kadar 2012 gibi. Sonrası 2011. Bu olayın sezon ortasından önce gerçekleşmesi Sebastian Vettel’in rahatlıkla alıp yürümesine fazlasıyla yardımcı oldu. Esasen bu, yıl sonu yazısı ama Japonya GP’sinin ardından ilk iki pilot; Vettel & Alonso arasındaki fark 90 ve Vettel’in şampiyonluğunu şimdiden kutlamamak için hiçbir sebep göremiyorum.

Bizlere o kadar heyecansız bir sezon yaşattılar ki, bu yıl kaçırdığım birkaç yarış ve sıralama turları, gelecek yılki Formula 1 zevkimi aynen Vettel’in şampiyonluğunu şimdiden kutladığımız gibi çok şeyi halihazırda götürdü. İşin kötü yanı, koskoca beş yılı içeren yazıda, ‘09 Brawn & Button şampiyonluğu dışında Vettel ve Alonso harici kimseyi yazmayarak öyle çok bir şey de atlamış değilim.

Bu yılın kendi açımdan son yazısı olduğuna pek şüphem yok. 2014 için yeni yeni kurallar ve Alonso & Raikkonen gibi kağıt üzerinde heyeacan verici takım arkadaşları bizleri bekliyor olacak. Olur da, değişiklikler 2009’dakine benzer sonuçlar verirse Formula 1’in son beş yılından daha kötü nasıl bir dönemi olur hayal edemiyorum. Herhalde tüm F1 izleyicilerinin hayatlarında bir dönemde illa ki maruz kaldığı dokundurma; “dönüp duran araçlar” gerçek olur. Kaybedecek fazla şeyimiz de kalmamış, ne dersiniz?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir