Heisenberg’leşme diye tabir edilen..

“Gelmiş geçmiş en iyi dizi.”

Aslında böyle abartılı tanımlara pek itibar etmem. Özellikle zevk/renk farklılıkları dikkate alındığında çoğu zaman gayet komik de gelebilir. Zaten genelde de bir kullanılır, iki kullanılır kenara atılır giderler.

Ama konu Breaking Bad olunca, ne başta böyle abartılar gördük ne de öyle büyük inkarlar. İşler kızıştıkça ortaya çıktı ve büyük finale doğru itibar edilmemeyi bırakın, kabul edilebilir bir gerçek olma yolunda hızla ilerledi.

image

Bu noktadan itibaren spoiler bağını biraz gevşeterek devam ediyorum. Nereden yakalasam diye düşünürken Ekşi’de okuduğum şu satırları sizinle paylaşayım:

O utangaç, sıkılgan ve pısırık kimyacı nasıl olmuş da bu kadar büyük bir meth imparatorluğu kurabilmiş?

Düşündüğünüzde kolay bir değişim değil ve o hissi, o duyguyu verebilmek için Breaking Bad’te açıkçası birden fazla numara var.

Lisede bir kimya öğretmenini yoldan çıkarabilmek kolay değil. En sağlam katalizör ise elbette ki kanser. Birine hayatının ne zaman sona ereceğini söylediğinizde Walter White gibi yoldan çıkması kesinlikle kabul edilebilir bir gerekçe oluyor. Hikayenin ilginçliği, senaryonun sağlamlığıyla birleşince tek eksik kalıyor; oyunculuk.

image

Bryan Cranston. Walter White’ın baştaki o “pısırıklıktan” manipülatif ve korkulan Heisenberg’e dönüşümü ancak bu kadar iyi yansıtılabilir. Genelde cast için geçerli birden fazla başrol vardır hatta Breaking Bad’te bile kağıt üzerinde öyle olabilir ama bunlar, tamamen Walter White ana çerçevesinde bir nevi yardımcı oyuncular. Anna Gunn (Skyler), Aaron Paul (Jesse), Dean Norris (Hank) ve tek tek sayamadığım diğerleri.. Seri boyunca kah hallerine sinir olduk, kah hikaye içerisinde WW olan ilişkilerinin nasıl şekilleneceğini merak ettik. Hepsi en az Cranston kadar güçlü ve yerli yerine oturmuş durumdalar. Hatta senaryo WW üzerine kurulmadığında aynen Better Call Saul gibi spin-off’lara dahi yetecek potansiyel hepsinde var. Ama Breaking Bad, çok net ki Walter White & Heisenberg şovu.

Söylenecek o kadar çok şey var ki, belli sınırlar dahilinde kalmak istemesem, gecenin bu saatinden tutun, sabaha kadar yazarım. Hani kitap/film çok önerilen şeylerdir, okursunuz ya da birkaç saat izlersiniz biter de dizi daha bağlayıcı olduğundan insanların zevklerine kalır. Ama eğer hayatımda tek bir dizi önerisi yapacaksam, geçmişte gördüklerimi ve gelecekteki potansiyelleri rahatlıkla kenara itip size Breaking Bad’e bakın derdim. O kadar net, o kadar olması gerektiği gibi ki her şey, evet bu abartı dediğiniz noktalar bile gözünüze batmıyor. Ben sınırlarımda kalıp burada serinin yaratıcısı Vince Gilligan başta olmak üzere tüm ekibe sevgilerimi iletiyorum. Eğer henüz Breaking Bad’le yolunuz kesişmemişse arkanıza yaslanıp tadını çıkartabileceğiniz çok şey var. İzleyenler ne zaman konuşmaktan vazgeçer bilmiyorum ama, gelmiş geçmiş en iyi dizinin içimizde bıraktığı o yer ve tadı unutulmaz olacak.

image

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir