Başka Şansın Yok (No Second Chance) – Harlan Coben

Her zaman Harlan Coben’i bir çıkış olarak görmüşümdür. İlk olarak Orman‘ı okumuştum yanılmıyorsam ve o gün bu gündür o kadar çok kitabı, daha önemlisi benim tarzıma uyan o kadar çok kitabı vardı ki, sonsuz bir hazine, neyden ve nereden çıkmış olursam olayım köşeme çekildiğimde rahatlayabileceğim bir kaynak olarak kabul ediyordum yazarı. Dilimize çevrilmiş ve benim okumadığım son kitabı; Başka Şansın Yok’a kadar.

Doktor Marc Seidman, hastanede gözlerini açtığında evlerinde uğradıkları silahlı saldırı sonrası eşi Monica’nın öldüğü ve küçük kızı Tara’nın kaçırıldığı haberini alır. Kendisi de ölümden dönmüş, bir haftadan uzun bir süredir koma halindedir. Kaybettiği eşi için yapabileceği bir şey yokken kızını kaçıranlar tarafından kendine geldiği gibi aldığı fidye talebi, artık Tara için yaşaması gerekliliğiyle beraber bir şeyler yapması gerekliliğini gözler önüne serer. Bu esnada kendisinin vurulmuş olması, avukatı Lenny’nin polisin ilk şüpheli olarak Marc’ı göreceği teorisini bir miktar erteler.

Marc, maddi durumu gayet yerinde olan kayınpederinin sağladığı 2 milyon dolarlık fidye parasıyla kızını kaçıranların yanına geriden sağlanan polis desteğiyle gider ama tabi ki bu destek, fidyeciler tarafından istenen bir birliktelik değildir ve Marc parayı vermiş olmasına rağmen kızına kavuşamaz.

Her ne kadar ikinci bir şansı olmayacağından bahsetseler de, Tara’yı kaçıranlar(?) 18 ay sonra Marc’tan kızına kavuşabilmesi için tekrar 2 milyon dolar isterler. Marc’ın bu seferki yardımcısıysa FBI’dan ayrılan eski nişanlısı Rachel’dır. Sonucun ilk buluşmaya benzer sonuçlanması artık Tara’nın gerçekten ölmüş olabileceğine işaret ederken Marc ve Rachel’ın artık olayı çözmek dışında bir şansı kalmamıştır.

Başka Şansın Yok klasik Harlan Coben tarzının en belirgin kitaplarından biri olmuş. Tempo hiç düşmüyor ve sonda size göstereceği (ve benim burada asla bahsetmemem gereken :)) iyi sürprizleri elbette ki var. Bununla beraber, örneğin Bolitar serilerinin vazgeçilmezi yoo-hoo’lardan yazarın standalone bir kitabında “yoo-hoo diye bir içecek” diye, bir bilinmeyen olarak bahsetmesi, gülümseten ve sürekliliği ödüllendiren detaylardan biri.

Polisiye deyince Harlan Coben artık kitaplarını birbirine karıştırabileceğimiz kadar kendisiyle yarışıyor. Daha büyük bir başarı ölçütü açıkçası şu an için düşünemiyorum. Gözümü karartıp İngilizce olarak devam edebilirim ama Türkçe’ye kazandırılmaları açısından umarım ki çevirileri hız kesmez.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir