Rhine Palace Anlaşması

Dinmeye pek niyeti olmayan bir yağmur eşlik ediyordu Elisa’ya. Rahatsız değildi ama yine de bir an durdu bardakdan boşanırcasına onu takip eden gözyaşlarının altında. Adeta bir çizgi romandan fırlamış gibiydi o an hayatı. Kare kare sıradakini okuyor ya da yaşıyordu. Yine o çizgi romana atfen, biraz da çocuksu bir bulut peşindeymiş gibi geldi, herkesten kendini soyutladığı o an.

Bugün, sadece meşrulaştırılmış rutinlerinin bir başka döngüsü müydü diye düşünmeden edemedi Clark. Başlangıç amacını ikisi de idrak edemese de sıradanlığa, monotonluğa karşı en somut mücadeleleriydi temeline indiğimizde. Devasa lobinin yanında son birkaç ayını geçirdiği Iwons’ın kamarasındakilerden farksız, küçük ve yuvarlak pencerelerden dışarıyı görmeye çalıştı. Uzaktan bakınca, açık denizdeki dalgalanma manzarası yaklaşınca da değişmedi. Karadakiler için farklılık, onun için bir başka rutin. Giriştikleri mücadele amacını gerçekleştiremeyecek hale geliyordu.. Bunu Elisa’ya söylemeliydi belki ama, ne pahasına olursa olsun anlaşmayı bozan taraf olmak istemiyordu.

Şu ana kadar bir şey yoktu ama yaklaşık yarım dakikadır hızı değişmemesine rağmen damlalar, sol kaşının az üzerindeki taze yarasını hatırlatmaya başladı Elisa’ya. O ana dair hiçbir şey hatırlamıyordu komik olarak. Sanki sabah kalktığında orada kendiliğinden belirmişti, hiç beklenmeden gelen ve hayli hoşnutsuzluk yaratan bir tanıdık misali. Çantasından temiz kumaş mendili çıkardı ve dörde katlı düzgün halini açıp elinde rastgele kırıştırarak alnına bastırdı. Yıkamaya da gerek bıraktırmıyordu yağmur. Aynı kurutmadığı gibi. Yarası da içinin kanadığı kadar kanamamıştı bugün. Şu an görüş alanına giren Rhine Palace’a onu getirten yaralar kadar olamaz, ancak onların sebebi olabilirdi. Çok mantıklı, suçluluk duygusundan uzak ve yenileyici.

Işıkla bertaraf edilmeye çalışılan karanlık lobinin içerisine sanki kendi sıcaklığıyla eriyen bir güneş girmişti. Aynı anda hem aydınlık hem de ıslaklık bunu yansıtıyordu tuhaf bir şekilde. Üzerinde durmadı Clark, Rhine Palace’ın matığının temel direkleri tuhaflık üzerine kuruluydu zaten. Kimisi gazete okuyor, kimisiyse çoktan yaptıkları çıkışı eyleme dökebilmek için yağmurun dinmesini bekliyordu. Hiçbirine aldırmadılar dudakları birbirine değdiğinde. Geldikleri yerdeki “tanınmışlık” tedirginliğinden eser yoktu Rhine Palace’ta ve anlaşmalarında. İlk, ıslak saçlarını arkaya attığında gördü Clark, Elisa’nın alnındaki kırmızı özgürlüğü. Ödenen bir bedel olduğu o kadar aşikardı ki üzülmesi gerektiği yerde güldü, güldüğü yerde biraz daha içinde, kendisine yakın hissetti onu.

Birbirlerine baktılar; uzun uzun.. İhtiyaç duyduklarının en başında bu geliyordu. Konuşmak, paylaşmak, yemek, içmek, seks.. Hepsini toplasan eden yarım, görme, bakma, dokunma karışımının ancak toplamına eşit olabiliyordu. Hayatlarının kalanının Rhine Palace’taki o kısa ana oranı da buna yakındı. Sözlü hiçbir şey yoktu; ihtiyaçlar ve karşılıkları. Eksiklikler ve onları karşıladıkları Rhine Palace. Basit bir denklem. Ve bir o kadar da etkili.

Rhine Palace Anlaşması’nın bir sonu yoktu. Boş bir kağıda görünmez mürekkeple atılmış iki imza vardı sadece. Başlangıcı da, bitişi de kafalardaydı Clark’ın şüphesi gibi. Bitirmek istemiyordu ama tek etiklerini çiğnemek Rhine Palace’ı dışarıdaki dünyayla aynı hale getirirdi. Buna izin vermediği için teşekkür etti sadece Elisa. Gülerken gözyaşı dökmek, dünyanın farkına bile varmadığı en büyük güzelliklerinden biriydi Clark için. Şu an ikisinin hali de buytdu Clark da teşekkür etti ve baş parmağıyla son gez okşadı Elisa’nın kırmızı özgürlüğünü.

Ruhları içlerinden daha yaşarken ayrılmış iki beden buldular Rhine Palace’ta. Kadının alnında, kaş tarafına doğru sadece bir kırmızılık görülüyordu, erkek şakağından vurulmuştu. Hayatın alnında açtığı yaranın dışında başka acı çekmemişti Elisa. Kurşunun Rhine Palace Anlaşması’nı tamamlaması için yeterli büyüklükte ve acımasızlıktaydı o yara. Clark’ın şakağındaki küçük bir delik ise, ait olmadığı her yere vedasıydı adeta.

Beraber götürüldükleri araca yüklendiklerinde güneş açtı. Yağmur, bir sonraki kurbanını seçmeye hazırlanıyordu..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir