2012: Sebastian’landı

Sebastian’lamak,
Fiil

  1. Gerçek anlamda diğerlerine üstün gelebilecek bir araçla Formula 1 sezonu boyunca inişli-çıkışlı gir grafik sergileyip daha önce bilinmeyen bir pistte rakiplerinin büyük strateji hatalarından yararlanıp şampiyon olmak.
  2. Üstün olduğu şüphe götürmeyen bir araçla tüm sezonu domine edip şam/piyon olmak.
  3. Üçüncülükten geride başlayıp yarış kazanma şerefine (hala) erişemeden, birkaç şaibeli temasla “yükselişi beceriyorum” imajı verip, FIA’nın kural değişikliklerini yarım sezonda onlara yedirten tasarımla ikinci maddeye dönmek.

Sebastian Vettel. Üç kez dünya şampiyonu. Eh ünvan Alonso alsa da gideceğinden doğal olarak en genç üç kez dünya şampiyonu hatta.

image

Tanımlamalarda elde edilen açıklamaları beğenen olur beğenmeyen olur. Ama şundan emin olun ki, Brezilya’da şampiyonluğunu ilan eden isim Fernando Alonso olsaydı da, sezonun ilk yarısında nasıl o konumda olduklarına resmi anlamda şaşıran Ferrari için de eleştirsel bir yaklaşımım olacaktı. Ferrari’nin elinde belki de en parlak dönemini geçiren bir pilot ve normal şartlarda ilk üçe giremeyecek bir araç, Red Bull’da ise aradığı istikrarı geç de olsa bulan bir paket ile artık olgunlaşmaya başlayan bir pilot vardı. Kim bilir seneye yukarıda bir dördüncüsünü eklersek, Sebastian’lanmak biraz daha olumlu yerlere gelecektir. Yoksa 2012 şampiyonluğu için yarış günü kullandığım tanımımdan farklı bir şeyi hala düşünemiyorum:

Artık önümüze baksak fena olmayacak. Sezon sonrası hepimiz, FIA ödül töreninin İstanbul’da olması ironisini düşünmeye başlamışken Türkiye Grand Prix’si için yeni -belki de son- bir kapı aralandı. İstanbul Park ihalesinin firmalar arası el değiştirmesi başta olumsuz bir hava yaratsa da, yeni ekibin Formula 1 ciddiyeti ile birleşen New Jersey cadde pistinin en az 2014’e ertelenmesi artık deyim yerindeyse “her şeyin bittiği noktada” bir umut oldu. Devletin verdiği 13 milyon dolara ek ilgili firmanın 5 milyon ekleyeceği söylentileri FIA’nın talebi 20 küsür milyon dolarına yaklaşan bir orta yolu sağlıyor. İlerleyen günlerde (ki muhtemel ödül töreni zamanı olur bu) neler olur göreceğiz ama devletin payının hala devam edip etmemesi ve eğer ediyorsa FIA/Bernie’nin tutumu çok değişkenli denklemimizin yeni parçaları.

HRT. Türkiye GP’sinin takım ayağı adeta. Amerika’da yarışıp yarışılamayacağı tartışıldığında aslında hazin sonu az çok belliydi ama FIA’nın 2013 katılım listesinde (şimdilik) yer almaması, bu küçük bütçeli Formula 1 takımının sonunun geldiğinin kabulü oldu adeta. Formula 1 için kayıp kayıptır elbet ama son gidenlerden Super Aguri’yi sorarım size, kaçınız hangi yıllarda yarıştığını hatırlıyor? HRT de o hesap. Formula 1 tarihine mavi bayrak kullanımını arttırma dışında katkıda bulunmayan takımların F1 imajını lekelemeye başlamaları malesef kaçınılmaz. “Amatör ruh”, Formula 1 kurtlar sofrasında meze bile olamıyor anlayacağınız.

Ve sıkça takıldığım bir şey; numaralar. Mercedes GP’de dikkat ettiniz mi bilmiyorum, Michael Schumacher 7, Nico Rosberg 8 numaralı otomobili kullanıyordu son yıl. Bu bir kural çerçevesinde sınırlandırılmamış ama geleneksel olarak geçmiş yılda pilotlar şampiyonasında üst sırada yer alan pilot daha küçük numarayı alıyor. Schumacher’in ismi gereği (ya da uğurlu rakamım 7 demesi gereği) Mercedes bunu yıllar yılı aksattı. 2013 için de, FIA’nın katılım listesinde Nico Rosberg 9, Lewis Hamilton 10 olarak sıralanmışlar. Halbuki Hamilton ile Rosberg’in 2012 pilotlar şampiyonasındaki yerlerini paylaşmaya gerek bile duymuyorum. Sevgili Metin Mete, takıma yeni gelen pilot ne olursa olsun büyük olanı alıyor dedi ama Rosberg için de, Schumacher etkisinin ardından biraz iade-i itibar olmuş bana göre.

Son olarak 2012 sezonunun, geçen yılın aksine heyecanı hayli yüksek bir sezon olduğu konusunda hemfikir olmadığımız bir insan çıkmaz diye düşünyorum. Daha sezon yeni bitmişken “Formula 1’e 104, 103, 102… gün kaldı” şeklindeki geri sayımlar spora olan açlığın nasıl da doymak bilmediğinin güzel bir örneği. Yine Sebastian’lansak bile, 2013’te de en az bu denli heyecanlı bir sezon dilerim şimdiden. İçinde Türkiye Grand Prix’si olursa da, tadından yenmez.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir