In the Land of Blood and Honey (2011)

Arkama yaslandım. Karanlık dahil her şey olması gerektiği gibiydi ama esas çok zaman olmuşu girerken hissettim. Gerçekten çok zaman olmuştu. En son hangi filme gittiğimi(zi) hatırlamayacak, o anı paylaşmanın nasıl olduğunu derinlere itecek kadar çok. Sonra ses geldi, her taraftan.. Bu da bayadır tarafıma sağlanmayan bir detaydı. Hafifçe aşağı kayarken başladı film. Birazdan bambaşka bir yere çekileceğimi biliyordum.

In the Land of Blood and Honey veya Türkçe ismiyle Kan ve Aşk. Hani anlaşılması imkansız dillerde dakikalarca konuşup çevirisi bir “evet” olarak gelen diyaloglar vardır ya; ona benzemiş biraz. Kim çeviriyor bunları gibi mantıklı bir soru duydum akşam. Bende alenen soruyorum, kim çeviriyor gerçekten bunları?

Son yıllarda yaşanan ve göz yumulan en büyük insanlık ayıplarından biri Bosna Savaşı’nın, birçok uyarlaması arasında aşk temasını ön planda tutarak izleyiciye sunan bir film In the Land of Blood and Honey. “Birçok uyarlama” çerçevesinde olacak ki, anlattığı hikayeden çok yazan ve yöneten sıfatlarını barındıran Angelina Jolie faktörü filmin, hikayenin ve aklınıza gelebilecek her şeyin önüne geçmiş durumda. Acaba nasıl olmuş, Jolie’nin sosyal mesaj verme kaygısı falan filan.. Gerçekten filmi bir film olarak değerlendirmekten öte, yapımı tek bir kişi üzerine yüklemeye çalışan o kadar soru var ki, alatılmak istenen bir gerçek olduğu fikri bile zaman zaman görünmez oluyor.

Görmemiz gerekenlere geçecek olursak en büyük dikkat çekici unsur değişim. O veya bu sebeple yaşananların bir kısmına ya da tamamına kuşkuyla yaklaşan ve kendi değer yargılarıyla en azından bir kadını korumayı amaç edinen Sırp Danijel’ın, savaşın karşılıklı getirdiklerini görmezden gelmesi sonucu yaşadığı büyük bir değişim var ortada. Beraberinde gelen önyargılarla “koruması altındaki” Ajla’dan günden güne uzaklaşması ve belki de kuşkularının Ajla’yı düşündüğü gibi bir kadın yapmaya başlamasıysa, Danijel’ın bu ayıba ortak olan Sırp’lardan birine dönüşme sürecinin en büyük sebebi haline geliyor.

Tabi ortada siyasi bir film olunca da çeşitli anormaliler de görülmüyor değil. Örneğin IMDB’de filmin aldığı puanların büyük çoğunluğu 1 ve 10. İki taraf & iki uç hesabı herkes kendi cephesinden bakarak yaklaşıyor garip bir şekilde ama doğal olarak. Film gözüyle baktığımızdaysa yakın tarihte yaşanan böyle bir insanlık dramının “ekmeğini yemekten” öte, ona daha çok kadınların yaşadığı güçlüklerin senaryolaştırılmasıyla yeni bir bakış açısı sağlamış In the Land of Blood and Honey; ki bu nokta gerçekten önemli. 127 dakika süren filmin akıcılığı neredeyse hiç düşmüyor ve “malum finale” hızla sürüklenirken kafanızdan geçen onlarca düşünce, hangi muhtemel sonucun yaşanacağına dair merakınızı yerinde tutuyor. Filmi, Angelina Jolie’den bağımsız olarak değerlendirilmesini şiddetle önererek yazımı noktalarken, izlemekten pişman olmayacağınızı yukarıdaki satırlara serpiştirdiğimi umuyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir