F1’in son damlaları

Son iki -hatta teknik olarak iki buçuk- yıldır hüküm süren baskın Red Bull performansı, Formula 1’de birçok şeyin üzerini örtü ve belki de bir o kadarını da ortaya çıkardı. Eski performansını o veya bu sebeplerle bulamayan efsaneler, en verimli yıllarında elinde yapacak bir şeyi kalmayan şampiyonlar, performanssızlığıyla oturduğu koltuğa adeta yapışıp hala nasıl orada olduğuna inanılamayan ordövrler ve yakalayacağı çıkış için doğru kombinasyonu aramakla koskoca bir kariyeri harcayan şanssızlar.. 2012 sezonu kadar son bir damlayla taşacak, gergin bir sezon daha hatırlıyor musunuz?

Red Bull dedik madem onlarla devam edelim. Aslında en rahat takımlardan birisi Red Bull bu sene. İki yıl üst üste şampiyon olduktan sonra rehavete kapılsalar bile -ki Adrian Newey faktörü ile bu çok ama çok zor- Red Bull için kimsenin başarısız diyebilmesi kolay olmaz. Sebastian Vettel yönünde genişletilmiş bir anlaşmayla birlikte son damlaları arayan gözlerimiz Mark Webber üzerinde odaklanıyor kuşkusuz. Avustralyalı pilot için sadece birer yıllık yenilenen kontrat sürelerinin bu yıl da soru işaretleri yaratacağı bir gerçek. 2010’da Vettel’le mücadelesi anlamında takımı memnun eden Webber’in (ve sivri dilinin) 2011’de beklenenden biraz daha uzak kalması, ilerleyen yaşıyla birlikte 2012 için elde edeceği şansın son olma ihtimali yüksek. Takım arkadaşları arasında oluşabilecek yen bir krizde ise Red Bull’un daha açık bir şekilde Vettel’in yanında olacağından kimse şüphe duymasın.

McLaren cephesinde ise bardak Lewis Hamilton odaklı olarak dolmaya başladı. Formula 1 kariyeri boyunca ilk kez bir takım arkadaşının gerisinde sezonu tamamlayan Hamilton’ın şampiyonluk savaşından öte, aldığı kararlar ve özel hayatındaki sorunlarla baş etme ihtiyacı İngiliz pilotu ister istemez 2011 sezonu boyunca zayıflattı. Bulunduğu yere McLaren’ın himayesinde gelen Hamilton için birkaç yıl önce sorulsa İngiliz ekipten ayrılışı tam bir sürpriz olacakken bugün Bernie Ecclestone bile olası bir McLaren-Hamilton ayrılığına ışık tutar oldu. Mark Webber ve Lewis Hamilton’ın 2012’de bitecek olan sözleşmeleri ve söylentiler Red Bull & Hamilton birlikteliği getirir mi göreceğiz ama McLaren & Jenson Button cephesinde işler oldukça tıkırında. Tecrübe ve olgunluk anlamında hiç bu kadar üst düzeyde bulunmayan Button, McLaren için en doğru seçim olduğunu kuşkusuz 2011’de gösterdi ve 2012’de de artan güveniyle sahnede olacak.

Ve Ferrari. Üzerine kırmızı t-shirt giyip grand prix’lerin başına oturan herkesin anlayacağı gibi Fernando Alonso’yu gün ve gün tüketiyor Ferrari. 2010’un ikinci yarısında işler çok iyi durumdayken 2011’deki düşüş, İspanyol pilotun başta da anonim olarak atıfta bulunduğun gibi en verimli yıllarını heba etmeye başladı. Ferrari’nin 2011 aracıyla Alonso’nun start’ları ve çıkardığı puanları Red Bull’a gerek yok, 2011 McLaren’ı gibi bir araçla gerçekleştirseniz, geçtiğimiz yılki şampiyonluk savaşı büyük ölçüde bu kadar zevksiz geçmezdi. Alonso için değil ama, Alonso’nun Ferrari için bardağı taşmadan İtalyan ekibin iyi bir paketi bu yeteneğe vermesi gerektiğine inanıyorum. Massa içinse gerçekten konuşulacak bir şey yok, beni takip edenler bilir; hala o koltukta oturmasını Ferrari taraftarlarına hakaret olarak görüyorum. 2009’da yaralandı vs lafım yok ama kötü bir araca sahip olsa da Alonso’daki çabanın yarısı bile yok Felipe Massa’da. İnsan olarak çok sevilesi birisi umarım 2012’de uzuuuuun yıllardır beklenen Massa’nın dönüşünü izleriz ama ümit de pek yok gibi..

Formula 1’de onu sevsin sevmesin herkesin saygı duyduğu ve halen yarışan tek bir isim vardır; Michael Schumacher. Açıkçası geri döndüğünde herkesin hemfikir olduğu potansiyeli iki yılda da takım arkadaşı Nico Rosberg’in gerisinde kalmasıyla tartışmaya açılmış olabilir ama Schumacher için bardak dolma-taşma hesabını takımın yapamayacağını da çok iyi biliyoruz. Schumacher fazla lider ruhlu biri ve bana kalırsa şampiyonluk için savaşamayacağı bir konumdayken takım arkadaşına karşı yarışıp onu geçmek de pek ilgi alanına girmiyor. Bende bazen böyle hissederim yani inanmadığın ve gerçekleştiremeyeceğini bildiğin bir yolda kötünün iyisi olsan ne olur olmasan ne olur? Mercedes’in iyi bir araç hazırlayabilmesi dengeleri değiştirebilir ama bunu Schumacher’in ne kadar bekleyeceğini yıl sonu göreceğiz. Nico Rosberg ise post modern Jenson Button gibi. Orada burada yıllarını harcadı ve şampiyonluk hatta onu geçtim ilk galibiyeti için bile çok geç kaldı. Gerçek anlamda şampiyonluğa ulaşabilecek potansiyele sahip bir takımın yaaa burada Rosberg vardı gelin şunu alalım dediği güne kadar da bekleyeceğe benziyor.

Ufak takımlarda kaynayan kazanın (ya da tematiğimize uysun taşan bardakların) paralı pilotlarla döndüğü düşünülürse son beklentili takım olan Lotus’a, eski Lotus-Renault GP’ye de bir göz atalım. Kimi Raikkonen’le şampiyonluk hapını alan ve Romain Grosjean’la gençlik aşısını vurulan Lotus’un tek ihtiyacı olan iyi bir paket. Son damlalardan bahsedemeyecek kadar bu işte yeni, artık başarıya ulaşabilecek kadar eski yapısıyla her an sürprize açık bir takım olacak 2012’de Lotus. Umarım, en azından heyecanımızı boşa çıkarmayacak kadar da rekabetçi olurlar ki, bugün anlatmak istediklerimin dışında sadece görmek istediğim için bu satırlarda yer alışları boşa çıkmaz.

2012 sezonu için son testleri saymazsak sadece iki boş haftamız kaldı. Kimin bardaklarının taşacağı, kimin son damlaları ustalıkla idare edip kendini ve/veya takımı kurtarabileceğinin ışığını daha ilk yarıştan almaya başlayacağımız bir sezon olsun 2012. Kim nereye giderse gitsin, bu şartlar altında çok eğleneceğiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir