Up (2009)

İnsanın kendi kendine bulamayacağı, hadi olur ya şans eseri bulsa da bir şeyleri paylaşmak adına bir akşamı, bir geceyi renklendirebilecek ortaklığı yalnız başına sağlamasının kesinlikle imkansız olduğu haller vardır. İşte Up, böyle bir akşamda düştü ya da düşürüldü aklıma.

Genç ve bir hayli utangaç Carl Fredricksen’in, kaşif Charles F. Muntz hayranlığı ve aynı bahsettiğim akşamın paylaşımları ile ortaklıkları gibi maceracı Ellie’siyle tanışmasıyla başlayan Up, ikisinin de ortak hayalleri olan Güney Amerika’daki Paradise Falls’ta (Cennet Şelaleleri) yaşamak istedikleri macera hayaliyle geçirdikleri bir ömrü belki de beş dakikada tek diyalog olmadan ama kafamıza kazırcasına anlatıyor. Çocuk sahibi olamamalarından, birikimlerini mecburen başka yerlerde kullanmalarına kadar geçirdikleri yaşamda artık yaşlı birer çift olan Ellie ile Carl’ın henüz gerçekleşmemiş hayalleri, Carl’ın biraz geç de olsa ayarladığı yolculuğa rağmen Ellie’nin rahatsızlanıp yaşamını yitirmesi, daha filmin başında duygusallık seviyesini bir hayli yükseltiyor.

Yaşadıkları evin modern şehircilikle kuşatılması ve yalnızlığı Carl Fredricksen’in hayatını daha da zorlaştırıyor. Ellie’den kalan en büyük hatıralardan biri; el izinin olduğu posta kutusuna zarar veren bir inşaat çalışanıyla Carl’ın yaşadığı problem, yaşlı adamı artık kendi evlerinde bile yaşayamayacağı bir duruma sürüklerken animasyonumuz da gerçek anlamdaki hikayesinden fantastik hikayesine, Carl’ın evi binlerce balonla zeplinvari bir araca dönüştürmesiyle geçmiş oluyor. Ellie’yle hayalleri olan evi Paradise Falls’a taşıma işine girişen Carl ise davetsiz misafiri küçük izci Russell’ı da ister istemez yanına alırken hayatın macerasına (Ellie ile hayatlarının maceralarına) 78 yaşında çıkmış oluyor.

Paradise Falls’a olan esas mesafeyi çok kısa sürede alan Carl ile Russell’ın macerası ilginç bir şekilde hedeflerini görmeye başladıklarında daha zorlu bir hal almaya başlıyor. Evden aşağı sarkan ikilimiz artık balonlarla havada asılı duran evi çekerek Paradise Falls’a götürmeye çabalayacakken, Russell’ın Kevin olarak anmaya başladığı garip ve bir o kadar da komik kuş da ekibe katılıyor. Bu noktada hikaye hiç beklenmedik bir şekilde en başa, küçük Carl’ın hayranı olduğu Charles F. Muntz’a bağlanıyor ve kaşifin meğerse halen orada olduğu ve peşinde olduğu kuşun direk olarak Kevin’ın türü olduğu ortaya çıkıyor. Küçüklüğündeki kahramanının aslında nelerin peşinde olduğunu öğrenen Carl’ın yapacakları bu noktadan itibaren Russell, Kevin ve Kevin gibi onlara katılan Muntz’ın eski köpeklerinden Dug ile birlikte doğru olanı yapmakla hayallerini gerçekleştirmek arasında gidip gelmeye başlıyor.

Up, hikayesi, anlattıkarı ve o güzel çizgileriyle gerçekten dört dörtlük bir animasyon. Tüm sağlam ve destekleyici özelliklerinin yanında bana göre insan hayallerine, insanın onlarla neler başarabileceğine dair harika bir örnek. İki insanın nasıl güzel bir şeyler paylaşabileceğini ve bunu gerçekleştirebilmenin, bu hayale tutunabilmenin hayatın kendisi olduğunu bize sunan bir film, film ötesi bir yaşam görüşü Up. Bulduğunuz ilk 96 dakika için Up’ı kafanızdan çıkartmayın. Ve birde onu paylaşabilecek bir insana sahipseniz, siz de o hayallerinizin peşinden koşun. Her şeye rağmen şansınızın oralarda bir yerlerde, beraberinizde olduğunu görmek eminim ki sizi de fazlasıyla mutlu edecektir. Benim gibi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir