Super 8 (2011)

Muhtemelen Lost zamanından beri J.J. Abrams ismi, izleyiciler yönünden artık “kaçırılamayacak” yapımlarlarla özleşleşmeye başladı. Dizidir, filmdir derken Abrams’ın çıkaracağı olası alakasız bir ürünün bile yok satabileceği dünyamızda, bu algıyı en azından “izlenebilir” seviyelerine indirebilecek bir film; Super 8’le birlikteyiz.

Açıkçası kaçırılmayacak imajından kendimi önceden kurtarmış olacağım ki, Super 8 kafamda hatta elimin altında olmasına rağmen uzunca bir süre izlememiştim. Bulduğum ilk izlenebilir boşluğumdaysa, 112 dakikamı ayırmak için bir an bile düşünmedim açıkçası.

Super 8, bir grup çocuğun küçük kasabalarında çektikleri film esnasında bir tren kazasına tanık olmaları ve hava kuvvetleri olarak anılan askeri gücün saklamaya çalıştığı bazı gerçeklerin konu edildiği bir bilim-kurgu. Filmin gizem ve geriliminin başrolleri paylaşan çocuklar üzerine yüklenmesiyse, bu fotmattaki filmler açısından yeni bir bakış açısı oluşturmuş.

Kısa süre önce annesini kaybeden ve babasıyla bazı sorunları olan Joe Lamb (Joel Courtney), Joe gibi ailevi yönden zorluklar yaşayan Alice Dainard (Elle Fanning) ve kendi aralarında çektikleri filmin mimarı Charles (Riley Griffiths) ile diğer arkadaşlarının karşılaştıkları alışılmadık olaylara tepkileri normal insanlar için çok klişe gelebilecekken ortaokul çağındaki çocuklar düzeyinde filmi sürekli bir “acaba"da tutmayı başarmış.

Genel olaraksa, Super 8’i fazla abartmaya gerek olmadığı düşüncesindeyim. Yani spoiler vermeden anlatmaya çalışayım; J.J. Abrams sözgelimi Lost’un ilk sezonlarında kullandığı gizemlerden ilham alıp bunu çocukların başrolünü paylaşacağı bir şekilde yeniden kurguluyor ve buyrun: Karşınızda Super 8.

İzlerken evet iyi zaman geçirtiyor ancak filmin sonunda elinizde pek bir şey kalmadığını da söylemek durumundayım. Super 8’ten bir başyapıt etkisi beklemeyin ama belki de yazımın ana teması izlenebilirliği de yabana atmaya hiç gerek yok.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir