F1 2011 incelemesi

Yaklaşık 15 gün önce, uzunca bir süre beklediğim F1 2011’in PlayStation 3 promo kopyası elime ulaştı. Aslında bana hep ne garip geliyor F1 oyunlarında biliyor musunuz? Atıyorum futbol, basketbol ayarı oyunların sonbahara doğru çıkan yeni sürümleri her zaman gelecek yıla ait olurken Formula 1’de bu durum tam tersi biten yıla ait oluyor. Tamam sezon bittikten sonra Formula 1 heyecanı kaldığı yerden devam ediyor falan ama altı ay içinde yeni sezon başlayınca elimizdeki oyun da otomatikman eski damgasını yiyiveriyor. Halbuki Mart-Nisan gibi yeni araçların örtülerinin kalktığı bir dönemde raflardaki yerini alsa F1 20XX serisi, bir sene boyunca güncel bir oyun hissi yaşamaz mıyız?

Neyse, işin pazarlama bölümüne takılmayıp oyun hakkında konuşmamız daha uygun olacak gibi geliyor.. Sınırlı sayıda platforma çıkan F1 2009’u saymazsak F1 2011, Codemasters’ın Formula 1 oyunlarındaki ikinci deneyimi. Açıkçası Electronic Arts’ın son F1 Challenge 99-02’sinden sonra F1 2010, şu ana kadar F1 oyunlarına yapılmış en ciddi yaklaşımdı ve birkaç güncellemeyle giderilen pit & ceza sistemi hatalarının ardından Formula 1’i sadece yarış olarak görmek yerine arcade tarzıyla bir Formula 1 pilotunun hayatını bizlere tattıran harika bir oyun olmuştu. Asıl soruysa F1 2011 ne olacaktı? Daha ileri neler götürülebilirdi?

Bu konuda F1 2011 piyasaya çıkmadan önce hemen herkes iki şey üzerine odaklandı; KERS ve DRS. Formula 1’de kullanılmaya başlayan bu iki güzide sistemi oyun içerisinde kullanma fikri de kağıt üzerinde kesinlikle ilham verici ama pratikte gelin görün ki sanıldığı kadar kullanışlı olmamış ve dolayısıyla beklenilen tadı verememiş.

Hala ne olduklarını bilmeyenler için kısa açıklamalarla gidelim. KERS, yani Formula 1 aracının frenleme anlarında oluşan enerjiyi toplayan ve pilotun istediği anda bunu kullanarak araca ekstra bir güç sağlatan kinetik enerji dönüşüm sistemi atanmış bir tuş yardımıyla rahatlıkla ve oyunun her yanında kullanılabiliyor. TV’nin sağ alt köşesinde kalan pil benzeri sistemle de KERS’inizin ne kadar kaldığını her an takip edebiliyorsunuz. Özellikle düzlüklerde, dur/kalk anlarında ve araç geçerken tadı çıkabilen sistemde tek kusur bana göre tekrar dolma sürecinde yaşanıyor. İşin teknik boyutu ne kadar aktarılmıştır bilemiyorum ama özellikle sadece sistemi ne kadar etkileyecek diye deneme amaçlı yaptığım en ağır frenlemelerde bile KERS’te bir doluş göremedim. Tabi ki soranlar olacaktır e frende dolmayacaksa ne zaman dolacak bu sistem diye. Söyleyeyim: Sadece start/finish düzlüğünü geçerken ve sonuna kadar. Bazı grand prix’leri izlerken de benzer bir duruma şahit oldum ama bana göre burada izleyiciye ve/veya oyuncuya aktarılan anlık bilgi akışında problem var. Yani frenlemelerle dolan bir sistemin tamamen boş halden full’e, tam gaz gidilen start/finish düzlüğünde geçmesini benim kafam almıyor.

Ve DRS; hareketli arka kanatlar. Pistin belirli bölgesinde öndeki pilota yakınlık derecenize göre kullanabileceğiniz ve hız anlamında size avantaj sağlayan suni geçiş sistemi. Bu sistemi sezon başından beri eleştirmekten bıktım o yüzden direk oyundaki kullanımına geçiyorum: Öncelikle antrenman ve sıralama turlarında sistem, gerçekte olduğu gibi her noktada açık kullanılabiliyor. Bu noktada virajlarda yaşanan downforce kaybını hissetmeniz hoş olmuş ama gelin görün ki oyun esnasında sistem çok pasif. Kişisel olarak R2 tuşuna atadığım sistemde (ki istediğiniz tuşla değiştirmekte özgürsünüz) tuşa peşe peşe üç basışta farklı tepkiler veriyor ve açıkçası oyun içerisinde bunları keşfetmekle o kısacık düzlüğün geçip gitmesi arasında çok kısa bir mesafe var. Bir dahaki turlar öndeki pilotla farkın artıp-azalması, ilk iki tur sistemin kullanılamaması falan zaten sevmediğim DRS mantığını oyunda da kullanışsız olarak nitelendirmem için yetiyor da artıyor bile. Bir süre sonra inanın DRS falan unutup sadece KERS ile devam etmeye başlıyorsunuz ki bu durum, bir kayıptan öte gereksiz bir detayın sadece kullanılmaması olarak tarihteki yerini alıyor.

Birde güvenlik aracı vardı dediğinizi duyar gibiyim. Bir sezonda yaklaşık 4 yağmurlu yarış geçirdim, beyzadeyi görmek için sahte kazalar yaptım ama ne yaptıysam yok yok.. Nasıl girer, nasıl tepkiler verir, nasıl takip edilir bilemiyorum. Onun için yazımı bir sezon daha sallama gibi bir niyetim yok ve galiba artık merak da etmiyorum.

Bu yeni zımbırtıların dışında oyun güncel bir F1 2010. Yenilenmiş menüler, güncel takımlar, pilotlar falan tahmin ettiğiniz şeyler hep.. Oynanabilirlik kısmında ise biraz daha “oyunvari” bir hava sezdim. Evet grafikler falan F1 2010’dan daha iyi ama F1 2011 daha bir “oyunsu” gibi. F1 2010’da Codemasters grafik anlamında gerçekliğe ne kadar yaklaşmışsa F1 2011’de de bir o kadar uzaklaşmış. Beğenmeme gibi bir şey anlaşılmasın ama daha çok “ben oyunum” diye bağıran bir sürüm F1 2011. Bunda büyük ihtimalle PlayStation 3’ün artık yavaş yavaş eskimesinin ve yapımcıları sınırlamasının da payı vardır elbet ama F1 2010’u yapan da aynı firma sonuçta. Farklı yöne iki adım atmaktansa aynı yönde bir adım atmak bu noktada daha tercih edilebilir olabilirdi.

Toparlamak gerekirse güncellik, yeni sistemler ve yaşatacağı heyecan için beklediğimiz F1 2011 şu an piyasada bulunabilecek ve F1 taraftarlarına yarış deneyimi katacak tek oyun ama geçen yılki F1 2010’un tadını yaşatabildiğini de malesef söyleyemeyeceğim. Bu saatten sonra beğensin/beğenmesin kimse F1 2011’i bırakıp 2010 oynamaz ama eski oyunda bilmem kaç kere şampiyon olup yeni oyunu bekleyen birinin de sıkılmadan geçen yılki kadar oynayabileceğini sanmıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir