Şam../Piyon

Öncelikle tüm Sebastian Vettel ve Red Bull Racing çalışanlarını, taraftarlarını ve destekçilerini, 2011 pilotlar şampiyonluğu için kutlayarak başlamak istiyorum. Gerçekten Red Bull’un takım olarak ortaya koyduğu araç ve/veya ekip olarak gösterdikleri dominant hıza kadar her şeyiyle bu şampiyonluğu başkasına isteseler de kaptıramayacak kadar öndeydiler ve mutlu sona ulaştılar.

Bu noktadan itibaren yazıma “şam..” ve “piyon” olarak iki ayrı bölümde devam edeceğim.

Önce “şam..” ile başlayalım madem.

Şam.. Red Bull’un aslında sezon ortasını geçtiği andan itibaren görülebilecek ve Spa ile Monza’nın ardından pratikte garantilenen şampiyonluğunu, basın önünde sürekli “daha şu kadar yarış var, garantilemeden bir şey deyemeyiz” açıklamalarını hatırlarsınız. Elbette takım olarak özellikle 2010 sonunda yaşadıkları tedirginliği yaşamamak adına özenli açıklamalarda bulunmak lazımdı ancak bu kadarı da özellikle Monza’dan; Red Bull’un en zayıf olabileceği pistteki grand prix’yi kazandıktan sonra ölümüne gereksizdi bana göre. Tam tersini de yapsınlar demiyorum ama bu açıklamalar, ilk satırlarda bahsettiğim baskınlıkta geçirdikleri sezon sonrası biraz komik kaçıyordu doğrusu. Hatta ve hatta, Twitter gibi ortamlarda Japonya GP’sinin son turunda söylendiği esprili bir şekilde söylendiği varsayılan “Seb’in önünde daha 5 küsür km var, şampiyonluk garanti değil” tarzı eğlencelere bile konu oldu Red Bull’un bu tavrı. Bu arada Twitter demişken; her grand prix sonrası öne çıkan pilotun bile TT (trending topic) yani çok konuşulan olduğu bir listeye Vettel’in şampiyonluğuyla girememesi de 2011 yılının net bir yansımasıdır diye düşünüyorum.

Ve “piyon”..

Kimse darılıp gücenmesin ama 2011’in bir numaralı piyonu Sebastian Vettel’dir. Formula 1’in doğası gereği oluşan eşitsiz şartların en tepesindeki aracın pilot koltuğunda oturan Vettel, koca yıl boyunca ne başardı deseniz sadece takım arkadaşı Webber’i geçti derdim. Sıralama turlarında harika Newey tasarımıyla bir yıl içinde rekor olabilecek sayılara koşacak kadar pole pozisyonu al, alamazsan takımın parlak çocuğu imajınla bir pitte takım arkadaşını geç sonra da başla bitir yap.. Vettel bunu yaptı. Daha ne olabilirdi? Hiçbir şey. İstenen buydu. Başarılan da bu. Yeni lastiklerle başlayan ve onlarla ilgili/ilgisiz artık pek anlamı kalmayan start problemleriyle kendini bitiren Mark Webber, en az 2010’daki performansını gösterseydi ya da McLaren veya Ferrari “McLaren veya Ferrari” olsalardı Vettel geçen yıl son yarışta çıktığı şampiyona liderliğini bu yıl ilk yarışta bırakmak zorunda kalırdı.

Günah çıkarma

2009 yılında Jenson Button’ı da benzer şekilde eleştirmiş, tüm başarısını aracına bağlamıştım. Ama 2011’de öyle bir Button görüyorum ki; şu ana kadar hiçbir takım arkadaşına mağlup olmamış Hamilton’ı günden güne bitiren, yaptığı seçimleri hep doğru çıkan ve hepsinden önemlisi aldığı şampiyonluğu 2 yıl sonra anlamlandırmaya başlayan bir Button bu. Umarım Vettel de gelecek yıllar, gerilere düştüğü halde tırmanışlarıyla, aldığı doğru kararlarla ve gerçek anlamda yendiği takım arkadaşlarıyla bu şampiyonluğunu taçlandırır. Yoksa benim ve konuştuğum birçok F1 taraftarının gözünde Sebastian Vettel’in dünya şampiyonluğu Twitter’daki TT olamamasından bile daha değersiz. Aa pardon artık “çifte dünya şampiyonu"ydu di mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir