Bir Tutam Fringe

Yine bir uçak sahnesiyle başlayan pilot bölümün ardından buram buram “ben bir J.J. Abrams yapımıyım” demişti Fringe. Hele ki Lost gibi bir örneği de halen devam ederken bu fazla dikkat çeken açılış Abrams’ın kendini tekrar ettiği fikirlerini doğursa da dikkat çekmek adına iyi bir seçim olduğunu da kimse inkar edemezdi doğrusu.

Lost’un dağılan uçağı ve yaşayan yolcularının aksine sağ sağlim inen Fringe uçağının yolcularının hali açıkçası içler acısıydı ve bilim-kurgunun sınırlarının zorlanacağı yine pilot bölümün bu sahnesinden az çok belli oluyordu..

Çok fena geçmiş zamana daldım di mi? Sanki Fringe iptal edilmiş de onu anar gibi bir giriş oldu. Ama yazının içeriği ve doğal olarak temel aldığı dizinin geleceğinin bu denli karanlık olması ister istemez iyi günleri anma isteği uyandırdı bende. Fringe’i sadece izleyip “durum kötü mü” diye içinden geçirenler olabilir ve bu kitle için açık ve net cevabım evet. Durum kötü.

Türkiye’de de sistem eminim benzer şekilde işliyordur; yani bildiğimiz üzere kanalların bir diziye devam edip etmeme kriteri, o dizinin ne kadar kaliteli bir yapım olduğuyla alakalı değil, tamamen ve tamamen dizinin ne kadar reyting aldığıyla ilgili. Bu bağlamda Fringe de, Fox’u son dönemlerde açıkçası pek memnun edemiyor. İşin ilginç yanı birbirinden alakasız olaylar ve bölümlerle eleştirilen ilk sezonun izleyici sayıları 9-10 milyonun altına düşmezken esas hikayenin ve sürekliliğin sağlanmaya başlandığı ikinci sezonda bu sayının 5-8 milyonlara düşmesi. Nihayet taşların yerine oturmaya başladığı üçüncü sezondaysa neredeyse dip yapıp 4-5 milyonlardan bahsedilmesi yapımın geleceği hakkında soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

Reytinglerin düşmesinde aslında temel kitlenin istediği bu süreklilik anlayışının büyük bir etkisi olabilir. Sonuç olarak ilk sezonda birkaç bölüm atlayıp diziye ara sıra bakan bir adam veya her şeyi geçtim kafadan televizyonunu yeni açan bir izleyici diziden bir şeyler çıkartabilirken, ikinci sezondan itibaren birbirini ölümüne takip eden bölümler diziye yeni katılımları azalttığı gibi hikayeyi bir bütün olarak ele alan kitlenin sıkılması ve/veya bölüm kaçırması halinde diziden tamamen kopmasına yol açmış olabilir. Ayrıca Fringe’i anlamak için biraz çaba harcanması gerçeği ışığında da sevgili Amerikalıların zora gelemediğini de unutmamaız gerekir. Adamlar fazla kafa yormadan koltuk başına kurulup vakit geçirmek varken niçin neler olup bittiğini anlamak için kassınlar? Di mi ama?

Aslında yazıyı iyi şeylerle, her şeye rağmen böyle kaliteli bir yapımın devam edeceğine dair umutlarla bitirmek isterdim ama son darbe de sanırım yine Fox’tan geldi. 9 Aralık – 21 Ocak gibi devasa bir Christmas arasının ardından Fox, dizinin üçüncü sezon yeni bölümlerinin cuma akşamları yayınlanacağını duyurdu. Cuma akşamları bilmeyenler için söylüyorum Amerika’da en az TV izlenen bir zaman dilimi ve “Friday night death slot” olarak anılıyor. Yani Türkçe’ye çevirmeye kalkarsak “cuma akşamı ölüm alanı” gibi bir şey. Her ne kadar benzer formdaki The X-Files bu alanda başarı yakalasa da, Fox’un geçmişte bitirmeye karar verdiği serileri bu alana attığını da söylemeden geçemeyeceğim. Ne olursa olsun üç sezon bir dizi için fena bir süre değil ama Olivia’lı, Peter’lı ve tabi ki Walter’lı Fringe, kesinlikle bundan fazlasını hak ediyor. Umalım ki The X-Files’ı bu slot’ta yaşatan bilim-kurgu hayranları (rerun’ların da etkisiyle) cuma akşamları Fringe’e bir şans daha verir. Lost’un berbat finali yüzünden sadece J.J. Abrams yapımı diye Fringe izlemeyenlere ise bir doz Desperate Housewives öneriyorum.

Çözmek isteyenlere: http://on.scrtlg.com/1rryfOa

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir