Email’in İntikamı

Elektronik posta.. Kimine göre işinin vazgeçilmezi, kimine göreyse spam yuvası. Bugünkü formundan biraz farklı olsa da ilk olarak 1970’lerin öncesinde gönderilmiş olması son kullanıcıları bir hayli şaşırtsa da, geleceği de aynı geçmişi gibi derin olacağa benziyor.

Fi tarihini bir yana bırakıp kendi örneklerim üzerinden -ama hala geçmişinden- devam ediyorum. Kendisiyle ilk tanışmam 1997 ya da 1998 yılı şu dial-up internet paketleriyle oldu. Servis sağlayıcımın büyük bir hizmet olarak verdiği mail adresini Outlook’a kurup kapı komşumla denemelik mail’leşmiş, karşı tarafa adımızın çıktığını anlayana kadar da muzurluklar yapmıştık bir yerlere.. Sonra servis sağlayıcısı değişti adres değişmesin mantığıyla herkesin sevgilisi Hotmail ile tanıştık. İstediğin yerden mail’lere ulaş falan hoş gelmişti o da başta. Neyse efendim üyelikler vs başta dediğim spam’lar yüzünden çöplüğe dönen adresleri 2-3 ayda bir değiştirmeler falan yine aynı arkadaşım bir gün bize uğradı ve o güne kadar fazla kullanmadığımız ICQ yerine, o sevgili Hotmail’lerimizle çalışan Windows Massenger’ın, o ilk berbat sürümünü bana gösterdi. Nedir ne değildir bakarken programın kullanışlılığı henüz olmasa da fikrin ne kadar dahice olduğunu anlamamız fazla uzun sürmedi. Anlık mesajlaşma ile mail’e ihtiyacımız kalmıyor muydu ne? O günden sonrasını eminim bu yazıyı okuyan herkes biliyordur. Messenger’ın dünyayı işgali ve durdurulamaz yükselişi.

Profesyonel kullanıcıların mail zorunluluklarını bir kenara bırakarak devam ediyorum, iş öyle bir noktaya geldi ki; çoğumuz için (uzunca bir süre bende bu listeye dahildim) mail artık üyeliklerimizin şifrelerinin ve/veya onay linklerimizin geldiği bir sabit olarak anılır olmuş, IM (anlık mesajlaşma) ile haberleşme belki de mail’i son kullanıcıya tam olarak inmeden durdurmuştu.

Peki bu intikam hikayesi nereden geliyor? Bana kalırsa mobil cihazlardan. Şimdi onların evrimine bir göz atalım. Standart konuşma ve kısa süre sonra SMS. Uzunca bir süre bu ikiliyle devam ettikten sonra renkli ekranlarla birlikte EMS ve MMS. İnternetle birlikteyse Email ve tabi ki yine IM. Şimdi elimizde fonksiyonel bir telefonumuz ve göndereceğimiz yaklaşık 2000 kelimelik bir metnimiz ve birde fotoğrafımız olsun. Cep telefonundan bunu SMS’le göndermeye kalksak sadece metin için yaklaşık 12-13 mesaja ihtiyacımız var. Fotoğraf içinse iletimi bir türlü dengeleyemeyen MMS teknolojsi vs.. Açıkçası hiç kullanışlı değil. Bunun yanında bir mail ile, yazı ve ek sınırı olmaksızın istediğiniz metni ve dosyayı tek parça halinde rahatlıkla iletebilirsiniz. Hele ki operatörlerin sunduğu internet paketleri ile, standart data iletişiminden çok daha avantajlı tarifelere de ulaşmak mümkün. Karşınızda da bu -artık standart sayılabilecek- donanıma sahip bir dostunuz varsa, kalsik SMS yerine neden mail atılmasın? Ayrıca bir Blackberry, gönderenin send tuşuna bastığı anda mail’i ekranınızda gösterirken iki cihaz arasında SMS’in bir üstünlüğünü sayabilecek olan var mı? Push özelliğine sahip diğer cihazları saymama gerek bile yok sanırım. Üstelik acelesi olmayan durumlar ve ulaşılabilen mekanlarda bilgisayardan yanıt ve ulaşma rahatlığı da cabası.

Son olarak bir gerçekle bitireyim. 2007 yılında orijinal iPhone Amerika’da piyasaya çıktığında içerisinde MMS desteği bulunmuyordu. Bunun yanında at&t’nin her cihaza zaten sunduğu data pakediyle fotoğraf/videoları mail olarak yollamak (iPhone arayüzünün rahatlığıyla da) gayet kolay ve ücretsizdi. Daha sonra iPhone, Avrupa’ya gelince MMS yoksunluğundan bahsedildi durdu ve arada bir software upgrade ile iPhone MMS’ine kavuştu. Amerika’da ne olsa beğenirsiniz? at&t ilk MMS denemelerini başlattı. Anlayacağınız ABD’de MMS diye bir teknoloji henüz yoktu. GPRS, EDGE veya 3G ile beslenen “sınırlı” MMS’i, tamamen aynı bağlantılara ihtiyaç duyan “sınırsız” mail’e değişmek de Avrupalıların takıntılarından başka nedir ki? Önümüzdeki yıllara bakın, EMS gibi MMS de tarih olmaya yakın ve bizim 70’lerden kalan mail’imizi tekrar popüler zamanlar bekliyor. IM mi? Sanırım kişisel olarak her geçen gün uzaklaşıyorum ama en azından mobil cihazlarda bilgisayarlardaki gücüne ulaşaması biraz zor gözüküyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir