CSI 2011

Not: Bu yazı spoiler içerebilir.

William Petersen’ın canlandırdığı Gil Grissom karakterinin ayrılmasının üzerinden neredeyse 2 yıl geçmişken, 2000 yılında başlamanın verdiği kolay hesaplamayla CSI, on birinci sezonuna başladı. Tabi en başta yeni başrol oyuncusu Laurence Fishburne’ün Ray Langston karakteri gibi oturmayan demeyelim de sıkıntılar yaratan seçimlerle..

Diziyi on yıldır izleyen biri olarak, bir çırpıda aklıma gelen birçok şey olmasına rağmen madem Langston dedik onunla başlayalım. Artık “CSI Level 1’dan başladı, ikiye çıktı, üç bakalım ne zaman olacak” gibi önceden tartıştığımız şeylere girmeyeceğim ama bir başrol oyuncusunda tartışılmaması gereken noktalar da kendisi hakkında ilk yazdığım zamandan itibaren bir hayli su yüzüne çıktı. Burada iki madde var. İlki; Langston’ın onuncu sezondaki seri katil şüphesi. Bildiğimiz gibi dokuzuncu sezondan itibaren süregelen ve ilerleyen dönemde Dr. Jekyll olarak adlandırılan ve kurbanlarının bedenlerinde deyim yerindeyse oyunlar oynayan bu karakter, Langston’ın bazı şüpheli davranışlar (bir vakada doku örneği vermemesi gibi) sergilemesi sonucu bir süre üzerine kalmış, senaryo gereği ekipten bu konuda şüphelenenler de olmuştı. Şimdi CSI olarak görev yapan bir karakteri seri katil gibi lanse etmek tamam iyi ilgi toplar ama bir yandan da bu karaktere olan güvensizliği işaret eder. Sanki sezon sonunda kanıtlanıp da gidecekmiş gibi.. Neyse onuncu sezon sonunda böyle olmadığını anladık (ya da senaristler olmamasını sağladı) ama yeni bir soru işareti doğana kadar. Bildiğimiz üzere yeni sezonun ilk birkaç bölümünün isimleri Ağustos ayında falan belirlenir ve onuncu sezon finalinde fena şekilde yaralanan Langston’ın ardından on birinci sezon öncesi 11×01, “For Langston” olarak halka duyruldu. “Ee ne var bunda” derseniz, sekizinci sezon finali “For Gedda” da, Gedda denen adam ve dokuzuncu sezon başlangıcında “For Warrick” te ise Warrick Brown hayatını kaybetmişti. Yani 11×01 For Langston’da düz mantıkla Ray Langston öbür tarafa gidecekti ama Eylül gibi bölümün ismi “Shock Waves” olarak değiştirildi ve Laurence Fishburne’ün yeni kontratıyla da birlikte Langston bir böbrek kaybıyla (kidney ile Lost’a selamlar) CSI’a devam etti. Bu da, aynen Langston’ı seri katil gösterme çabası gibi “olası” bir ayrılığın işaretiydi bana göre. Anlaştılar vs, ayrılık olmadı ama Raymond Langston karakteri böyle giderse ya uzun ömürlü olmayacak ya da onun üzerinden oynanan her oyun artık cevap vermeyecek.

Bunun dışında karakterlerle ilgili Marg Helgenberger’ın canlandırdığı Catherine Willows karakteri hariç tüm bayan karakterlerde bir tutarsızlık var.

Varan 1: Şimdi belki ara sıra izleyenlerin dikkatini çekmemiştir ama Louise Lombard’ın canlandırdığı bir Sofia Curtis karakteri vardı bir ara. 4,5,6 ve 8. sezonlar special guest star, yedinci sezonda ise main cast’ta çıktı Louise Lombard ve karakteri bana göre son derece başarılıydı. ilk üç sezonu git geller, yedinci sezonda tam bir performans ve sekizde de sessiz sedasız bir ayrılış yaşadı Sofia Curtis karakteri. Hemde önce CSI olarak başlayıp sonra dedektifliğe falan kaydırılarak. Geleceği belirsiz bırakılan her karakter gibi bir gün tekrar karşımıza çıkabilir ama en azından senaryo gereği Sofia Curtis’in akıbeti belirlenmeliydi.

Varan 2: Tek kelimeyle yılan hikayesine dönen Jorja Fox & Sara Sidle. 1-8’inci sezonlar arası main cast, sekizin yarısında diziden ayrılış, onuncu sezonda special guest star formülüyle bir var bir yok ve on birinci sezon yine main cast. Yav bir karar verin, Jorja Fox’u elbette tüm CSI severler görmek istiyor ama önce anlaşmazlıkla ayrılıyor, sonra da, artık eşi dediğimiz Grissom’ın gidişine rağmen hikayeyle alakasız bir şekilde dönüyor. Bu süre zarfında aktrisin başka projesi falan da yok. Anlamak mümkün değil, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Varan 3: Riley Adams. Lauren Lee Smith’in canlandırdığı karakter dokuzuncu sezonda direk main cast’a girer ve onuncu sezonda aynen gider. Muhtemel bir genel anlaşmazlık ve hikayeye göreyse yeni supervisor Catherine Willows’a bir ton eleştiri. Oldu canım sana da güle güle..

Varan 4: Wendy Simms. Liz Vassey’in canlandırdığı karakter 6-9’uncu sezonlar arası recurring cast formunda ve onuncu sezonda da main cast’ta yer almıştı. Grisson&Sara’nın ardından baymanın ötesine gitmemesine rağmen karakteri sağlamlaştırması adına eyvallah dediğimiz Hodges&Wendy aşkına rağmen on birinci sezonda Wendy Simms karakteri de aynen CSI’dan ayrılıverdi. Sebep: Yok. Sonuç: Hiç yok.

Karakterler anlamında bu tip çelişkiler yaşayan CSI: Crime Scene Investigation ya da başka bir deyişle CSI Las Vegas’ın, kişisel olarak başarı veya başarısızlık olarak görmesem de devamlılığını etkilediği için reytinglerine de bir bakalım. Yaklaşık olarak milyon izleyici cinsinden veriyorum: Sezon 3: 25-26, sezon 4: 25, sezon 5: 26-27, sezon 6: 24-25, sezon 7: 21-22, sezon 8: 18-20, sezon 9: 17-18, sezon 10: 15-15 ve on birinci sezonun ilk beş bölümü 13 milyon. Tablo düzenli bir düşüşü göstermekle birlikte William Petersen’ın ayrıldığı dokuzuncu sezonun ardından tutulamayan bir düşüş. Yani tablo burada da parlak değil ve CSI:NY ve CSI: Miami gibi spin-off’ları, şu an orjinal CSI’dan daha çok izleniyorlar.

Bir başka değinmek istediğim konu hikaye. Bu anlamda yedinci sezondaki miniature killer’la (maketçi katil) hız kazanan seri katil hikayelerine de CSI fazla takıldı. Miniature killer çok sağlam bir hikayeydi ve Gil Grissom ile miniature killer Natalie Davis arasında tam bir akıl oyununa dönüşmüştü. Doğal olarak izleyiciler tüm sezonu nefesini tutarak izledi ve bu enerji sekizinci sezona da taşındı ancak Grissom’ın ayrılmasından hemen sonra zayıf Dr. Jekyll hikayesi ve on birinci sezondaki muhtemel Sqweegel vakası, CSI’cıların başına her sezon sanki bir seri katil dolanacak gibi gereksiz bir durum yaratıyor ve eski başarıları da malesef gölgeliyor. Yedinci sezondaki miniature killer haricinde sadece bir veya iki seri katil vardı ve onlar da şu 17 Ağustos doğumluları öldüren Paul Millander ve kurbanlarına mavi bir boya bulaştıran tip gibi ilginç yerlere bağlanıyordu. “Dr. Jekyll doktor, Ray Langston doktor. Hah onu, bu sansınlar bir sezon geçirelim” lerle olmuyor, hele Langston’la hiç..

Neyse efendim, acısıyla tatlısıyla 10 sezon bitmiş ve CSI, yoluna hala devam ediyor. Beğensek de, eski günleri anıp özlesek de yine izletiyor mu izletiyor bu bir gerçek ama baştan beri “tutarsızlıklar” diyorum ya, esas sorun bunlar aslında. Eski kusursuz, akıl dolu Grissom lafları, edebiyattan alıntıları ve suçlulardan her zaman bir adım önde giden CSI’ı artık yok ve CSI, hiçbir zaman düz bir polisiye olarak bu yerlere gelmedi. Ama bundan sonra da, düz bir polisiye olmayı kaldırabileceğini sanmıyorum.

Son olarak on yıl önceki Catherine Willows’unun flörtleriyle on birinci sezonun bir hayli yaşlanmış görünen Catherine Willows’unun flörtleri bir değil. Marg Helgenberger’ı, supervisor’lığa yakıştırmamak için elinizden geleni yapmayın lütfen. Ayrıca CSI Movie ile Grissom’ın dönme senaryosu da artık olağanüstü görünmeye başladı, umarım yanılan ben olurum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir