Ateşle Oynayan Kız – Stieg Larsson

Not: Bu yazı spoiler içermektedir.

Ateşle Oynayan Kız (İngilizce “The Girl Who Played With Fire” ve İsveççe “Flickan Som Lekte Med Elden”), Stieg Larsson’ın Millennium üçlemesinin ikinci kitabı. Ejderha Dövmeli Kız‘ın ardından Lisbeth Salander ve Mikael Blomkvist üzerinde gelişen olaylar ikinci kitapta da tüm hızyla devam ediyor.

Lisbeth Salander bu defa karşımıza, ilk kitaptaki Wennerström olayının ardından ele geçirdiği hatrı sayılı serveti ile yaşadığı tatil macerasıyla çıkıyor. Vasisi Nils Erik Bjurman’ın, artık kendisi için bir engel teşkil etmemesi de, İsveç’ten ayrılabilmesinde kuşkusuz önemli bir rol oynuyor.

Mikael Blomkvist ve Erika Berger önderliğindeki Millennium ekibi ise, Dag Svensson ve kız arkadaşı Mia Johansson’ın çalışmalarıyla, İsveç’teki yasadışı seks trafiğini ve bu işe bulaşmış üst düzey kişileri ifşa etmeye hazırlanıyorlar. Dag’ın, Millennium aracılığıyla çıkarmaya hazırladığı kitabı ve Mia’nın tezi, Millennium’un Wennerström davası kadar ses getirici bir dosyaya el atacağına baştan beri işaret ediyor.

İlerleyen bölümlerde İsveç’e dönen Lisbeth Salander ise Bjurman’ın evi dahil olmak üzere yaptığı bazı ziyaretlerle, ayrı kaldığı dönem süresince Stockholm’de neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Tam kayda değer bir gelişmenin olmadığı düşünülmeye başlandığı sıralarda ise, Dag Svensson ve Mia Johansson evlerinde ölü bulunuyor. Dedektif Jan Bublanski ve savcı Richard Ekström’ün araştırma ekibinin ilk incelemeleri, cinayet silahındaki parmak izlerinin de katkısıyla katil olarak tek kişiyi işaret ediyor; Lisbeth Salander. Davanın ilerleyişi sırasında Lisbeth’in vasisi avukat Nils Erik Bjurman’ın da evinde ölü bulunması Lisbeth Salander’ı daha da işin içinden çıkılmaz bir duruma sokuyor.

Lisbeth’in suçlu olduğuna baştan beri inanmayan (inanmak istemeyen) Mikael Blomkvist ise, polisten ayrı bir şekilde bu davanın üzerine gitmesi gerektiğine karar veriyor. Çoğunlukla Dag Svensson’ın kitap taslağındaki ismi geçenlerle görüşmeye başlayan Blomkvist, bilgisayar üzerinden hiç de alışılmadık bir şekilde iletişim kurduğu Lisbeth Salander’ın da katkılarıyla kayda değer sonuçlar elde ediyor. Tüm yolların, Alexander Zalachenko (Zala) isimli, geçmişi pekte parlak olmayan bir kişide toplanması ve Zala’nın adamı başta “sarışın dev” olarak anılan Ronald Niedermann’ın yaptığı bazı stratejik hatalar, düğümün çözülmesine katkı sağlayan esas detaylar arasında.

Bu bilgiler ışığında olay kafalarda aydınlansa da, Millennium serisinin ikinci kitabı Ateşle Oynayan Kız bittiğinde hikaye, bir miktar havada kalıyor. Yani polis soruşturmasının tamamlanması, Lisbeth Salander’ın aklanması, Mikael Blomkvist’le kitap boyunca yaşadıkları köşe kapmacalar nereye varacak ve Dag ve Mia’nın çalışmalarının akıbeti gibi detaylar sanırım üçüncü kitaba bırakılmış durumda. Tamam bu bir üçleme anlıyorum ama, mesela Ejderha Dövmeli Kız’ın ardından hiç böyle bir şey hissetmemiştim. Devamını okumasanız bile roman o haliyle hikayeyi topluyordu ve bu, ikinci kitaba alıntılar yaptırtsa bile yepyeni bir başlangıç imkanı sağlıyordu. Okuyucuyu seriye bağlama amacı diyip geçmekten başka çare yok sanırım.

679 sayfadan oluşan kitabın (bak bu yüzden de bazı şeyler üçüncü kitaba bırakılmış olabilir) Haziran 2010 tarihli ilk Türkçe baskısı, birinci kitap gibi Pegasus Yayınları’ndan çıkmış durumda. Bu devam kitabını tek başına değerlendirmek yanlış olduğu için tüm Millennium Serisi adına tam bir başucu eseri diyebilirim. Sayfa sayılarından çekinmeyerek, zevkle okunacak sayılı eserler arasındalar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir