Empati (Empathy) – Adam Fawer

Not: Bu yazı spoiler içermektedir.

Hani yaşama bir sıfır önde başlamak denir ya, Adam Fawer’ın Empati’si de Olasılıksız sayesinde kitap dünyasına böyle bir giriş yaptı aslında. Olasılıksız’ın etkisine kapılan çoğu okur doğal olarak yazarın diğer kitaplarına yönelme yoluna gitti ve Adam Fawer’ın da bu bağlamdaki tek seçeneği olan ikinci kitabı Empati okuma listelerinde üst sıralara kolayca yerleşti.

Her ne kadar Olasılıksız’dan beslendiği yönünde bir izlenim yaratsam da Empati için başlı başına en az Olasılıksız kadar sağlam bir eser olduğunu söylememde fayda var. Bu denli başarılı bir ilk örnek olmasa bile eminim ki yazar Empati ile de ismini yeterince duyurabilecek potansiyele sahip olabilirdi.

Kitabın konusu, karşılarındaki insanların duygularını aksiyon haline geçmeden sezebilen ve yetenekleri sayesinde bu duygulara yön verebilen özel insanlar (kitabın deyimiyle empatlar) üzerine kurulu. Bahsettiğimz yeteneklere sahip bir hoca (Lazslo Kuehl), bu insanları daha çocuk yaştayken belirleyip sözde bir okulun perdesinde toplayan fakat gerçekte daha derin hedefler güden bir organizasyon, organizasyonun bünyesinde adeta hapsolmuş bir doktor (Elliot Dietrich), organizasyon adına çalışan fakat gerçekleri gördükçe çekinceleri bir bir ortaya çıkan bir diğer özel insan (Darian Washington) ve çocukluklarından yetişkinliklerine hikayenin baş kahramanları Elijah Cohen (Elijah Glass), Winter Zhi, Jill Willoughby ve tabi ki kimliği hakkında kafanızda binbir soru işareti bırakacak ve son sayfalara kadar merakınızı körükleyecek Valentinus’u hikayenin temeli olarak nitelendirebiliriz. Bunların yanında organizasyonun as kadrosundan Samantha Zinser, Elijah’ın kuzeni Stevie Grimes ve özellikle Valantinus soru işaretinin bağlandığı Peder Sullivan’ı da kitabın gidişatına olan katkılarından dolayı es geçmemek gerekli.

Sadece iki kitabı olmasına rağmen Adam Fawer’ın birbirinden bağımsız hikayelerle başlayıp ilerleyen bölümlerde bu hikayeleri birbirine mükemmel bir şekilde bağlama geleneği Empati için de geçerili ve artık yazarın tarzını belirler nitelikte olmuş. Ayrıca bu “tarzın” benzeştiği bir diğer nokta da kuşkusuz güçlü kadın karakterler. Olasılıksız’daki Nava ile Empati’deki Darian karakterlerinin misyonlarını iki kitabı da okuyanlar çok net birbirine benzetebilecektir. Bunun yanında “esas oğlanlar” Olasılıksız’ın David Caine’i ve Empati’nin Elijah Cohen’i de zamanla güçlerini keşfetme yönünde birbirini andırıyor.

Toparlamak gerekirse Empati 640 sayfa ve bu sayfa sayısının getirdiği korkutuculuğunun aksine, kitabın arka kapağında da dendiği gibi okudukça bağlanılacak, bağlandıkça okunabilecek bir eser. Son bir notta yine Olasılıksız’la karşılaşma adına olsun. İki kitapta birbirinden bağımsız ancak bir okuma sırası veya önerisi duymak istiyorsanız Olasılıksız’dan başlamanızı tavsiye ederim. Hem yazarın üslubunu anlamak açısından daha derli toplu bir hikaye ile giriş yapmak hem de Empati’nin son anlarındaki Olasılıksız’a yapılan küçücük bir atıfa gülümsemek eminim sizin de hoşunuza gidecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir