Jenson “Şampiyon” Button

Geçtiğimiz yıl Honda, Formula 1’den çekildiğini açıkladığında Jenson Button ve takım arkadaşı Rubens Barichello için tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Takımın kurtarılamaması (başkası tarafından satın alınmaması) halinde koltuk bulabileceklerine dahi ihtimal verilmiyordu. O dönemler biri çıkıp “Jenson Button 2009 sezonunun şampiyonu olacak” dese herhalde Formula 1’den anlamıyor denilirdi.. Ancak Honda’nın giderayak geliştirdiği otomobil ve Ross Brawn’ın takımı satın alıp Brawn GP olarak yeniden pistlere döndürmesiyle deyim yerindeyse Button için bir rüya gerçekleşti.

Button’ın kariyerine baktığımızda Formula 1’de 2000 yılında BMW-Williams takımıyla sekizincilik, 2001 yılında Benetton ile on yedincilik, 2002 Renault’da yedincilik, 2003-2008 yılları arasında da o zamanki ismiyle BAR-Honda ve Honda takımlarıyla sırasıyla 9, 3, 9, 6, 15 ve 18’incilikler elde ettiğini görüyoruz. Pekte parlak olmayan bu kariyer tablosuna göre bundan önceki en iyi derecesinin kuşkusuz zamanının üstün bir otomobiliyle birlikte 2004 yılında aldığı üçüncülük olduğunu görebiliyoruz. Button’ın galibiyet karnesi ise en az yıllar içindeki dereceleri kadar zayıftı. 2009’a girerken, 2006 Macaristan grand prix’si dışında bir galibiyeti bulunmayan Button, İngiliz medyasının yorumuyla açıkçası başlamadan bitmişti.

Peki 2009’da ne oldu da Button şampiyonluğa ulaştı? Bunun cevabı tabi ki otomobilde gizli. 2009’da -özellikle difizör alanındaki- değişen kural sisteminin farklı yorumlanması Ferrari, McLaren, Renault gibi devleri birden grid’in sonuna iterken Brawn GP, Williams-Toyota ve Toyota fabrika takımını da en ön sıralara yerleştiriverdi. Honda’nın 2008’de havlu atıp 2009 aracına yoğunlaşmaları da kural değişikliklerini “avantajlı” yorumlayan bu üçlü arasında Brawn GP’yi ön plana çıkardı. İşin aslı özellikle sezonun ilk yarısında Brawn GP otomobiline en tecrübesiz, çaylak bir pilotu dahi oturtsanız aynen Button ve Barichello gibi şampiyonluk mücadelesine dahil bir pilot elde edebilir, sezonun kalan kısmındaysa yine aynen Button’ın yaptığı gibi yata yata mutlu sona ulaşabilirdiniz.

Esas soru işaretleri de burada başlıyor. Jenson Button bu şampiyonluğu ne kadar hak etti? Serhan Acar’ın sunumlarında direk cevaplandıramadığı bu soruya net bir cevap benden gitsin, hiç ama hiç hak etmedi. Bu iş biraz da yıllardır Michael Schumacher’in domine ettiği yıllarla kıyaslansa da, 2009’da kuralların yanlış yorumlanması seçeneğini göz ardı etmemek lazım ki bu da çok büyük bir adaletsizlik yaratıyor. Kuralların tek taraflı yorumlandığı sezonun ilk yarısı Button altı yarış kazandı. Peki kural çizgilerinin netleştiği ve herkesin bu kurallara göre oynamaya başladığı sezonun ikinci yarısında Button kaç yarış kazandı? Sıfır. Kaç kez podyuma çıktı? Bir. İşte rakamlar ortada.

Gerek sezon başındaki dezavantajlarına rağmen “geri kalanların en iyisi” sıfatlarıyla, gerekse de sezonun ikinci yarısı aldıkları net başarılar ile bana göre 2009’un esas şampiyonu Red Bull Racing’tir. Adamlar tasarımsa tasarım, pilotsa pilot kısaca kriterleriniz ne olursa olsun farketmeden sezonun en iyisiydiler. Eğer adil, açık ve net kurallarla başlayan bir 2009 sezonu yaşayabilseydik Sebastian Vettel veya Mark Webber ipi çok rahat göğüsleyebilecek kapasitedeydiler, sözün özü olan onlara oldu.

Ferrari’dir, McLaren’dir iyi pilotların gidecekleri son takımlar bunlar. Button ise 2009’da kendisine resmen hediye edilen şampiyonluğa rağmen asla büyük bir takımla anılan bir isim olmayacak. Brawn GP, Honda’nın ardından çıkışını bundan sonra da sürdürürse ne ala ama Jenson Button’ın, hall of fame’deki dünya şampiyonları tarihinde var olmak dışında somut bir başarısını göremeyeceğimize eminim. “Şampiyonluğunuz” kutlu olsun Mr Button!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir