Opera Trajikomedisi

Economics (iktisat) ile opera arasında nasıl bir ilişki vardır? Bölümün profesörleri ve operanın önde gelen takipçileri/yazarları toplanıp saatlerce düşünse dahi bir bağ bulamazlar herhalde.. O zaman şöyle düşünelim. Geçmesi kolay olmayan bir ders, sanatsever bir hoca, final sınavına istenen opera/bale vb etkinlik bileti ve ekstra puanlar.. Sanat sevgisini koca bir grup içerisinde aşılamak adına ilginç bir çalışma..

Neyse efendim hikayemizin çıkış noktası bu. Opera bileti peşine düşmeden önce bir ön araştırma yapmam gerekti tabi. Bunların sonucunda, geçmiş yılların aksine İstanbul’un Taksim/AKM olan opera merkezinin Kadıköy’e doğru kaydığını öğrenmiş oldum. Buda tabi ki Avrupa yakasında yaşayan (ya da sürünen) biri olarak pek hoşuma gitmedi. Her hafta İstanbul-Lüleburgaz yolunu çekmeme rağmen karşıya gitmek için gereken o 35 km’nin debriyajdan sorumlu sol ayağınıza verdiği hissi anlatamam. Herhalde her gün karşıya gidip gelen biri olsam tüm kullanmayı bilmeme esprilerine katlanıp otomatik vitesi tercih ederdim..

Neyse bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete hesabı düştük Kadıköy yoluna. Neyse ki az çok bir çevre oluştumuşum ki şu koca okyanusta boğulmadan kalabiliyorum hala. Kadıköy’den bir arkadaşla merkezi bir yerde buluşmanın ardından başladık Süreyya Operası’nı aramaya. Ama daha baştan yanlış ata oynamışım da haberim yokmuş.. Kadıköy’de yaşayan bu zat-ı muhteremin devşirme bir İstanbullu hatta daha 6 ay önce devşirildiğini hesaba katmamışım. Oradan gir, buradan çık, oraya araba girmez, şuraya park et, park ettikten sonra alakasız yerde olduğunu anla gene aramaya koyul falan derken bir baktık ki saatlerimiz su gibi akmış.. Valla bilseydim böyle olacağını aynı filmlerdeki gibi boş taksiyi tutar takip ederdim daha karlı olurdu kesin 🙂

Öyle böyle derken gene iş başa düştü. Eskişehir gibi daha önce ayak basmadığım yerde iki soruşta adres bulma rekoruma güvenip yoldan anlayan bir tip araştırdım. Ağıma yakalanan ilk balığa büyüklük sırasına göre sorduğum cadde ismi oldu ve aldığım cevap “hemşerim zaten o caddedesiniz”. Vay anam vay! “Bu ne baldır böyle Tolga” diyip mahalleyi numarayı falanda ekleyiverdim peşisıra. Malum yere anlamadan 200 metre yaklaşmışızda haberimiz yokmuş meğerse..

Adresi bulduk ama en az onun kadar zor bir mücadele daha başgösterdi birden. Sanattan anlamamazlık. Önyargı gibi görülebilir ama operaya giden tipleri az çok kafamda canlandırabiliyorum ve kendimin orada kesinlikle olmadığımın da farkındayım. Neyse gişeye gittik ve görevli hanımla diyologa girişiverdik..

T: Tolga, G: Görevli
T: Merhaba, “Şen Dul” operasına bilet istiyordum ama nette “operet” yazıyor acaba bu opera yerine geçer mi?
G: Şen Dul’a yer kalmadı. (Sanatı anlamaya yönelik soru içimde patladı böylece)
T: Aman ne güzel zaten operet falan işe yararlılığı şüphe taşıyordu.. Eee sırada ne opera var peki?
G: (Soruyu absürt bularak) “Orphee Et Eurydice” var ama 11 Mayıs’a bu olur mu?
T: Hımmm, final sınavı Haziran’da olduğuna göre olur tabi. Bu arada kesin opera dimi bu?
G: Aradaki bağlantıyı anlamadım ama evet opera.
T: Uzun hikaye, tamam 2 öğrenci alıyorum, en kötü, en ucuz yerden olsun.
G: (Şaşkın bir ifadeyle) Dediğiniz tarife sağ balkon uyuyor.
T: Tamamdır.

Hayatımda bir konuya bu kadar bilgisiz ve körükörüne girdiğimi hiç hatırlamıyorum ama her şeyin bir ilki varmış demek ki. Benim için trajikomik bu olayı yaşamak kuşkusuz iyi bir anı oldu ve bu satırlarla da ölümsüzleşti sanıyorum. Devşirme İstanbullu dostumun “ay Tolga birlikte gidelimmm” teklifini zevkle geri çevirmemin ardından olaydan anlayan sanatseverlere 11 Mayıs 2009 saat 20.00’de Orphee Et Eurydice’e iki biletim olduğunu bildiririm. Biletlerle işiniz bittiğinde artan kısımları bir zahmet bana ulaştırırsınız artık.

O değil de sınavdan da gene dip yapmışız, bu gidişle opera trajikomedisi birkaç perde daha oynayacak bende..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir